Çok mutluydu. Hayalleri gerçekleşmiş, sevdiği adamla evlenmişti. Aslında her şey çok hızlı gelişmiş, bir arkadaş toplantısında tanışmışlar, kısa zamanda birbirlerine ısınmışlar ve aylar içinde de evlenmişlerdi. Şimdiyse büyük gün gelmiş, çatmış, nikahları kıyılmış ve en sonunda dairelerine çıkmışlardı. Artık başbaşalardı.
Gökçe çok sabırsızdı, gelinliğini henüz çıkartmamıştı, ama heyecanlıydı. İçine, kocasını memnun etmek için, beyaz saten bir büstiyer giymişti ve gelinliğinin altından da dikkatlice bakıldığında seçilebiliyordu. Tabii kocası için asıl sürpriz daha aşağılardaydı: beyaz jartiyer ve ipek çoraplar. Beyazlar içerisindeki yeni gelin, içinde doyurulması gereken bir dişiyi saklıyordu doğrusu.
Eşi Arda ise bambaşka bir sürpriz hazırlamıştı... Kalacakları yeri haftalar öncesinden ayarlamış, Gökçe'ye ona bir sürpriz hazırladığını söylemiş ve kızcağıza hiçbir şey söylememişti. Bütün hazırlıklarını büyük bir gizlilikle yapmıştı. Şimdiyse büyük an gelmişti.
"Hazır mısın?" diye sordu. Gökçe utanır gibi yaptı, ama arzusu gözlerinden okunuyordu. Arda kızın yanağını okşadı, arkasına geçip iki eliyle belinden kavradı gelini. Gökçe heyecandan titriyordu. Arda usulca "Artık evlendik" diye fısıldadı cebinden çelik kelepçeleri çıkartırken. Gökçe şıngırtıyı duydu ama şüphelenmedi. Arda genç kızın saten eldivenleri dirseklerine kadar gelen kollarını kavradı ve bileklerine kelepçeleri taktı. Gökçe daha da heyecanlanmıştı "Bana böyle şeylerden hoşlandığını söylememiştin" dedi hafifçe gülümseyerek. İstekliydi ama biraz tereddüt etmişti, eşi daha bu ilk gecelerinde ellerini arkadan kelepçelemişti, hafif çırpınır gibi yaptı, çelik kelepçeler izin vermedi. Oysa ki yavaşça soyunmak, kocasına bedenini sunmak isterdi. Arda parmaklarını Gökçe'nin dudaklarına götürüp "Şşşş" dedi, "Artık senin kocanım, bu ne demek biliyor musun?" diye sordu fısıldayarak. Gökçe ağzını açacak gibi oldu ama Arda izin vermedi, "şşş, ben izin vermeden konuşmayacaksın. Şu andan itibaren..." parmakları Gökçe'nin gövdesinde gezinmeye başlamıştı "... tamamen bana aitsin." yavaşça gelinliğin üzerinden kızın kalçalarını okşadı, "sana ne istersem yapabilirim" Gökçe'nin gerdanından öptü "ve sen yalnızca itaat edeceksin.." Gökçe bir anlam verememişti. Tuhaf bir fantezi olduğunu düşündü. Ancak o sırada Arda'nın çekmecelerin birinden deri kayışları olan kırmızı renk silikon bir top çıkarttığını görünce tedirgin oldu. Bu bir ağız topuydu, daha önce filmlerde görmüştü ve ne işe yaradığını da biliyordu. Arda ona ne yapacaktı? Neden konuşmasını, hatta bağırmasını istemiyordu? Arda topu kızın ağzına götürürken Gökçe ürkekçe "Lütfen canımı yakma, olur mu?" dedi. Arda çok tahrik oldu, silikon topu kızın ağzına yerleştirdi, kayışları sıkıca bağladı. Ağız topu Gökçe'nin azı dişlerine oturdu. Artık sahibine karşı koyamaz, yardım çağırmak için de bağıramazdı. Çaresizdi.
Arda yataklarının hemen yanındaki dolabın kapaklarını açınca Gökçe'nin tereddütü dehşete dönüştü. Genç kadın yutkundu, boğuk boğuk itiraz etmeye başladı. Gördüklerine inanamamıştı. Dolabın her tarafında kırbaçlar, şaplaklar, tasmalar, vibratörler ve çeşit çeşit deri ve metal işkence aleti vardı! İçini korku kapladı, çırpınmaya çalıştı. Kelepçeleri izin vermedi ve gelinin ayakkabıları koşamayacağı kadar yüksek topukluydu. "Uslu dur!" diye emir verdi genç adam, "Uslu bir kız ol ve efendine itaat et!" Gökçe ağzındaki topa rağmen bağırmaya çalıştı, boğuk çığlıklar çıktı tıkalı ağzından. Arda kızın gelinliğini iki eliyle sıkıca tuttu, sert bir biçimde aşağı doğru çekti. askıları yırtılan gelinlik aşağı indi, gelinin dolgun göğüsleri beyaz saten büstiyerden taşıyordu. Arda'nın iştahı kabardı, "Memelerini kamçılayacağım!" dedi, Gökçe hüngür hüngür ağlamaya başladı. Çelik kelepçelerine asıldı, deli gibi çırpındı, boğuk boğuk bağırdı. Çok korkuyordu ve çok çaresizdi, Arda ise eline deri saçakları olan bir kırbaç almış, geline istekle bakıyordu. Var gücüyle savurdu kırbacı Gökçe'nin savunmasız göğüslerine. Deri saçaklar memelerinde şakladı, kızcağız kendini savunmak için çırpındı, ama nafile. Arda iştahla kamçılamaya devam etti gelinin göğüslerini. Gökçe çaresiz olduğunu anlayınca kaçmaya çalıştı; ancak elleri arkadan kelepçeli olduğundan çok rahat hareket edemiyordu, ayağında yüksek topuklularla koşamadı, gelinliğinin eteğine dolandı, yere kapaklandı. Yerde çaresize ağlamaya devam etti, zırıl zırıl ağlıyordu. Bir yandan da kocasına yalvarıyordu, ancak tıkalı ağzından anlamsız sesler çıkıyordu.
Arda dolabına döndü, bir deri tasma ve zincir aldı. "Ben seni terbiye etmesini bilirim yaramaz şey" dedi ve kızın üzerine kapandı, tasmayı gelinin boynuna geçirdi, sıkıca bağladı. Sert deriden kalın bir tasmaydı, boynuna bağlanınca Gökçe'yi başını kaldırmaya zorladı. Arda tasmanın önündeki çelik halkaya zincirin boştaki ucunu taktı, küçük bir asma kilitle sabitledi. Ayağa kalktı ve tasmasından kuvvetlice çekti kadını. Gökçe ağlaya ağlaya ayağa kalktı, Arda'yla göz göze geldi. Tasması yüzünden başını çeviremiyor veya eğemiyordu. Birkaç dakika önce dünyanın en mutlu kadınıydı, şimdiyse elleri kelepçeli, ağzı tıkalı çaresiz bir esire, boynunda tasması bir seks kölesine dönüşmüştü. Arda tasmanın zincirini sertçe çekti. Gökçe çaresiz ayağa kalktı. Göğüsleriyle Arda'nın kırbacı arasında yalnızca beyaz saten vardı, o da hassas meme uçlarını kamçı darbelerinden koruyamazdı. Deri kırbaç memelerini dövmeye devam etti. Gökçe gövdesini kaçırmaya çalıştıkça Arda tasmasını daha da çekiştiriyor, kızcağız kaçmaya çalıştıkça dolgun memelerini daha da sert kamçılıyordu. Gökçe dayanamadı, zırıl zırıl ağlamaya başladı. Ağzındaki top da artık onu susturamıyor, yalnızca yakarışlarını anlamsız birer iniltiye çeviriyordu. Arda gelini ittirdi, kız yatağın üzerine sırt üstü devrildi. Genç adam hızlıca soyundu, gelinin eteğini sıyırdı, bir çırpıda külodu çıkarttı. Kızın külodunu o kadar sert çekmişti ki, jartiyerinin kopçaları sökülmüştü. Kırbacın saçakları şimdi de Gökçe'nin kadınlığını dövmeye başlamıştı. Arda deri kırbacı durmadan gelinin vücudunda şaklatıyor, genç kadın çırpınıyor ama kamçılanmaktan kurtulamıyorum. Arda dolaptan, uçlarında deri kelepçeler olan, uzunca bir kement çıkardı. Sonra Gökçe'nin üzerine çıktı. Taze gelin çırpınıyordu, ama yine de kocasına direnemiyordu. Arda kızın bacaklarını omuzlarına aldı, deri kayışlardan birini Gökçe'nin sağ diz kapağının biraz üzerinde sıkıca bağladı. Sonra kementi kızın ensesinden geçirip öbür kayışı da aynı şekilde bağladı. Karısının üstünden kalktı. Gökçe'nin elleri arkadan kelepçeli, ağzı tıkalı, kasıkları çıplak ve şimdi de bacakları, deri kayışlarla bağlı ve ardına kadar açıktı. Kement ensesinden dolandığı için bacaklarını indirmek istese de kayışlar izin vermiyordu. Arda onu bacak omuza pozisyonunda bağlamıştı deri kayışlarla.