3 Şubat 2025 Pazartesi

Gökçe'nin Çilesi

 

   Çok mutluydu. Hayalleri gerçekleşmiş, sevdiği adamla evlenmişti. Aslında her şey çok hızlı gelişmiş, bir arkadaş toplantısında tanışmışlar, kısa zamanda birbirlerine ısınmışlar ve aylar içinde de evlenmişlerdi. Şimdiyse büyük gün gelmiş, çatmış, nikahları kıyılmış ve en sonunda dairelerine çıkmışlardı. Artık başbaşalardı. 

    Gökçe çok sabırsızdı, gelinliğini henüz çıkartmamıştı, ama heyecanlıydı. İçine, kocasını memnun etmek için, beyaz saten bir büstiyer giymişti ve gelinliğinin altından da dikkatlice  bakıldığında seçilebiliyordu. Tabii kocası için asıl sürpriz daha aşağılardaydı: beyaz jartiyer ve ipek çoraplar. Beyazlar içerisindeki yeni gelin, içinde doyurulması gereken bir dişiyi saklıyordu doğrusu.

    Eşi Arda ise bambaşka bir sürpriz hazırlamıştı... Kalacakları yeri haftalar öncesinden ayarlamış, Gökçe'ye ona bir sürpriz hazırladığını söylemiş ve kızcağıza hiçbir şey söylememişti. Bütün hazırlıklarını büyük bir gizlilikle yapmıştı. Şimdiyse büyük an gelmişti.

   "Hazır mısın?" diye sordu. Gökçe utanır gibi yaptı, ama arzusu gözlerinden okunuyordu. Arda kızın yanağını okşadı, arkasına geçip iki eliyle belinden kavradı gelini. Gökçe heyecandan titriyordu. Arda usulca "Artık evlendik" diye fısıldadı cebinden çelik kelepçeleri çıkartırken. Gökçe şıngırtıyı duydu ama şüphelenmedi. Arda genç kızın saten eldivenleri dirseklerine kadar gelen kollarını kavradı ve bileklerine kelepçeleri taktı. Gökçe daha da heyecanlanmıştı "Bana böyle şeylerden hoşlandığını söylememiştin" dedi hafifçe gülümseyerek. İstekliydi ama biraz tereddüt etmişti, eşi daha bu ilk gecelerinde ellerini arkadan kelepçelemişti, hafif çırpınır gibi yaptı, çelik kelepçeler izin vermedi. Oysa ki yavaşça soyunmak, kocasına bedenini sunmak isterdi. Arda parmaklarını Gökçe'nin dudaklarına götürüp "Şşşş" dedi, "Artık senin kocanım, bu ne demek biliyor musun?" diye sordu fısıldayarak. Gökçe ağzını açacak gibi oldu ama Arda izin vermedi, "şşş, ben izin vermeden konuşmayacaksın. Şu andan itibaren..." parmakları Gökçe'nin gövdesinde gezinmeye başlamıştı "... tamamen bana aitsin." yavaşça gelinliğin üzerinden kızın kalçalarını okşadı, "sana ne istersem yapabilirim" Gökçe'nin gerdanından öptü "ve sen yalnızca itaat edeceksin.." Gökçe bir anlam verememişti. Tuhaf bir fantezi olduğunu düşündü. Ancak o sırada Arda'nın çekmecelerin birinden deri kayışları olan kırmızı renk silikon bir top çıkarttığını görünce tedirgin oldu. Bu bir ağız topuydu, daha önce filmlerde görmüştü ve ne işe yaradığını da biliyordu. Arda ona ne yapacaktı? Neden konuşmasını, hatta bağırmasını istemiyordu? Arda topu kızın ağzına götürürken Gökçe ürkekçe "Lütfen canımı yakma, olur mu?" dedi. Arda çok tahrik oldu, silikon topu kızın ağzına yerleştirdi, kayışları sıkıca bağladı. Ağız topu Gökçe'nin azı dişlerine oturdu. Artık sahibine karşı koyamaz, yardım çağırmak için de bağıramazdı. Çaresizdi.

   Arda yataklarının hemen yanındaki dolabın kapaklarını açınca Gökçe'nin tereddütü dehşete dönüştü. Genç kadın yutkundu, boğuk boğuk itiraz etmeye başladı. Gördüklerine inanamamıştı. Dolabın her tarafında kırbaçlar, şaplaklar, tasmalar, vibratörler ve çeşit çeşit deri ve metal işkence aleti vardı! İçini korku kapladı, çırpınmaya çalıştı. Kelepçeleri izin vermedi ve gelinin ayakkabıları koşamayacağı kadar yüksek topukluydu. "Uslu dur!" diye emir verdi genç adam, "Uslu bir kız ol ve efendine itaat et!" Gökçe ağzındaki topa rağmen bağırmaya çalıştı, boğuk çığlıklar çıktı tıkalı ağzından. Arda kızın gelinliğini iki eliyle sıkıca tuttu, sert bir biçimde aşağı doğru çekti. askıları yırtılan gelinlik aşağı indi, gelinin dolgun göğüsleri beyaz saten büstiyerden taşıyordu. Arda'nın iştahı kabardı, "Memelerini kamçılayacağım!" dedi, Gökçe hüngür hüngür ağlamaya başladı. Çelik kelepçelerine asıldı, deli gibi çırpındı, boğuk boğuk bağırdı. Çok korkuyordu ve çok çaresizdi, Arda ise eline deri saçakları olan bir kırbaç almış, geline istekle bakıyordu. Var gücüyle savurdu kırbacı Gökçe'nin savunmasız göğüslerine. Deri saçaklar memelerinde şakladı, kızcağız kendini savunmak için çırpındı, ama nafile. Arda iştahla kamçılamaya devam etti gelinin göğüslerini. Gökçe çaresiz olduğunu anlayınca kaçmaya çalıştı; ancak elleri arkadan kelepçeli olduğundan çok rahat hareket edemiyordu, ayağında yüksek topuklularla koşamadı, gelinliğinin eteğine dolandı, yere kapaklandı. Yerde çaresize ağlamaya devam etti, zırıl zırıl ağlıyordu. Bir yandan da kocasına yalvarıyordu, ancak tıkalı ağzından anlamsız sesler çıkıyordu.

   Arda dolabına döndü, bir deri tasma ve zincir aldı. "Ben seni terbiye etmesini bilirim yaramaz şey" dedi ve kızın üzerine kapandı, tasmayı gelinin boynuna geçirdi, sıkıca bağladı. Sert deriden kalın bir tasmaydı, boynuna bağlanınca Gökçe'yi başını kaldırmaya zorladı. Arda tasmanın önündeki çelik halkaya zincirin boştaki ucunu taktı, küçük bir asma kilitle sabitledi. Ayağa kalktı ve tasmasından kuvvetlice çekti kadını. Gökçe ağlaya ağlaya ayağa kalktı, Arda'yla göz göze geldi. Tasması yüzünden başını çeviremiyor veya eğemiyordu. Birkaç dakika önce dünyanın en mutlu kadınıydı, şimdiyse elleri kelepçeli, ağzı tıkalı çaresiz bir esire, boynunda tasması bir seks kölesine dönüşmüştü. Arda tasmanın zincirini sertçe çekti. Gökçe çaresiz ayağa kalktı. Göğüsleriyle Arda'nın kırbacı arasında yalnızca beyaz saten vardı, o da hassas meme uçlarını kamçı darbelerinden koruyamazdı. Deri kırbaç memelerini dövmeye devam etti. Gökçe gövdesini kaçırmaya çalıştıkça Arda tasmasını daha da çekiştiriyor, kızcağız kaçmaya çalıştıkça dolgun memelerini daha da sert kamçılıyordu. Gökçe dayanamadı, zırıl zırıl ağlamaya başladı. Ağzındaki top da artık onu susturamıyor, yalnızca yakarışlarını anlamsız birer iniltiye çeviriyordu. Arda gelini ittirdi, kız yatağın üzerine sırt üstü devrildi. Genç adam hızlıca soyundu, gelinin eteğini sıyırdı, bir çırpıda külodu çıkarttı. Kızın külodunu o kadar sert çekmişti ki, jartiyerinin kopçaları sökülmüştü. Kırbacın saçakları şimdi de Gökçe'nin kadınlığını dövmeye başlamıştı. Arda deri kırbacı durmadan gelinin vücudunda şaklatıyor, genç kadın çırpınıyor ama kamçılanmaktan kurtulamıyorum. Arda dolaptan, uçlarında deri kelepçeler olan, uzunca bir kement çıkardı. Sonra Gökçe'nin üzerine çıktı. Taze gelin çırpınıyordu, ama yine de kocasına direnemiyordu. Arda kızın bacaklarını omuzlarına aldı, deri kayışlardan birini Gökçe'nin sağ diz kapağının biraz üzerinde sıkıca bağladı. Sonra kementi kızın ensesinden geçirip öbür kayışı da aynı şekilde bağladı. Karısının üstünden kalktı. Gökçe'nin elleri arkadan kelepçeli, ağzı tıkalı, kasıkları çıplak ve şimdi de bacakları, deri kayışlarla bağlı ve ardına kadar açıktı. Kement ensesinden dolandığı için bacaklarını indirmek istese de kayışlar izin vermiyordu. Arda onu bacak omuza pozisyonunda bağlamıştı deri kayışlarla. 

Arda'nın Kadınları - Elif

  Arda yatak odasına girdiğinde esiri siyah saten nevresimin üzerinde çırpınıyordu. Elif upuzun sırma sarısı saçlarını savura savura sallıyor, ağzındaki siyah renk silikon topa rağmen öfkeyle bağırmaya çalışıyordu. Kadının ağzı, sürekli açık kaldığından, tükürük dolmuştu ve çırpınmaktan kolları ve gövdesi terlemişti. Arda esirine yaklaştı, bej renk saten büstiyerin üzerinden Elifin göğüslerini okşadı. Elif öfkeyle çırpındı, ancak elleri arkadan kelepçelenmişti ve dolgun göğüsleri tamamen savunmasızdılar. Arda onu çözmedikçe de kurtulamazdı; bütün kuvvetiyle zorlamasına rağmen çelik kelepçelerden kurtulamıyordu. Genç adam esirinin taşmakta olan göğüslerini saran büstiyerin üzerindeki puantiyelere bastıra bastıra parmaklarını yürüttü, Elif'in sol meme ucunu buldu ve işaret parmağıyla satenin üzerinden bastırmaya ve yavaşça vurmaya başladı. "Hoşuna gidiyor mu küçük hanım?" diye sordu parmağını memeciğin üzerinde gezdirerek "biliyordum hoşuna gideceğini, bak gördün mü? Tomurcuk oldu". Kadıncağızın meme ucu uyarılmış, sertleşmişti. Elif'in yüzü utançla kıpkırmızı oldu. Arda kadının kızaran yanağını okşayarak "yabani bir çiçeğe benziyorsun" dedi "seninle sevişmek çok tutkulu olacak". Elif öfkeyle böğürdü, ağzındaki toptan kurtulmak için deli gibi çırpınıyordu ancak silikon top ensesinden sıkıca bağlanmış kayışlar sayesinde yerinden kımıldamıyordu.




"Ben aşk dolu bir adamım" dedi Arda başparmağını ağzında iyice ıslatarak, "tutku benim için her şey". Elif karşısında dimdik erekte olmuş olan Arda'yı öfke ve dehşetle oturduğu yerden izliyordu. Nasıl bir adam onun gibi bir kadını böyle kıskıvrak tuzağa düşürebilir ve tecavüz edebilirdi? Arda'nın ıslattığı parmağı dolgun dudaklarında dolaşırken o da başını savurmaya ve boğuk çığlıklar atmaya devam etti. Elif'in dudaklarına bordo ruj çok yakışıyordu ve genç adamın da tahammülü kalmamıştı; diğer eliyle Elif'in kafasını arkadan sıkıca tutarak sabitledi. Kadıncağız kendisinden 20 yaş genç bir delikanlının önünde yarı çıplak ve tamamen savunmasız bir durumdaydı. Arda kölesinin başını iki eliyle sıkıca kavradı, yavaşça Elif'in saçlarını okşadı. Elif tekme atmak istedi ancak bacakları dizlerinden ve ayak bileklerinden ipek kurdelalarla sıkıca bağlanmıştı. Çırpındıkça göğüsleri büstiyerden fırlayacak gibi oluyordu. "Ne kadar da heyecanlısın" dedi Arda gülümseyerek "Uzun süredir sevişmiyorsun sanırım?". Kadın bedenini, iffetini korumak için çaresizce çırpınıyordu ve çırpındıkça bilekleri çok acıyordu. Tecavüze uğramaktan korkuyordu.



  En sonunda genç adam kadını kollarından kavradı, yatağın üzerinde çevirdi ve çabuk bir hareketle yüzüstü yatağa yatırdı, sağ eliyle kafasını yastığa bastırdı. Elif çaresizce, sağ yanağı siyah satene yaslanmış bir biçimde böğürdü, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. O çırpınırken Arda da bacaklarını bağlayan kurdelaları çözüyordu. Genç adam çok sert bir tokat attı kölesinin kalçasına "Domal bebeğim". Elif çırpınmaya devam etti. Ne olursa olsun teslim olmamaya kararlıydı. Arda kadının kalçalarını sertçe çimdikledi. Elif boğuk çığlıklar attı teni dağlanırken. Canı çok yandığı hâlde kendini kesinlikle Arda'ya ikram etmiyordu. Arda da çok sabırsızlanıyordu. Elif kalçalarını kaldırmıyor, kasıklarını açmıyordu. Kalktı yataktan oyuncak dolabından genişçe bir ipek eşarp aldı. Elif fırsattan istifade doğrulur gibi oldu ancak genç adam çabuk bir hamleyle kadını tekrar sırt üstü yatağa yatırdı, üstüne çıktı ve ipek eşarpla gözlerini bağladı. "Keşke bu kadar yaramazlık yapmasaydın Elifciğim" diye fısıldadı Arda, kadının gerdanını öptü, alt dudağını yaladı ve sırayla kulak memelerini emdi. Elif'in içi ürperdi, hatta ıslanıyordu galiba. Arda kalktı tekrar oyuncak dolabına gitti, uzaktan tasmaya benzeyen, kenarlarından deri kayışlar sarkan, genişçe bir çelik halka çıkarttı. Esiri ne olup bittiğini göremiyor, siyah satenin üzerinde doğrulmaya çalışıyordu. Arda kölesine arkadan yaklaşıp Elif'in göğüslerini sıkıca kavradı. Memeleri avuçlanınca kadın tekrardan ürperdi. Elleri arkasında kelepçeli olduğundan kendini savunamıyordu ve genç adama karşı düştüğü bu davetkâr durum utanç vericiydi, öte yandan Arda memelerini büyük bir şehvetle sıkı sıkı tutuyordu, ki bu da ister istemez iştah uyandırıcıydı. Arda Elif'in meme uçlarına, büstiyerin üzerinden, 1 dakika kadar yavaşça masaj yaptı, kadını iyice gevşetti. Elif çırpınmayı bırakmış, boğuk çığlıkları güçsüz iniltilere dönmüştü. O sırada Arda Elif'in ensesindeki kayışları çözdü, kadının ağzını tıkayan silikon topu çıkarıverdi. Elif ağzı boşalınca önce bir yutkundu. Sonra derin bir nefes alıp avazı çıktığınca bağırmak için ağzını açtı. Ancak Arda hiç vakit kaybetmemişti; Elif ağzını aralar aralamaz çelik halkayı kadının dişlerinin arasına yerleştirdi, doğrulttu, halkanın kenarlarına bağlı deri kayışları, kölesinin ensesine çekip, sıkıca bağladı. Elif ne olup bittiğini anlayamadan çelik halka ağzına takılmış, çığlığını bir anda kesmişti. Kadıncağız, göremese de, ağzındaki tıkacın bu kez çok daha sert olduğunu farketmişti. Ancak nasıl bir şey olduğunu, ne işe yaradığını ve birazdan başına gelecekleri anlamamıştı.



  Arda kadını doğrulttu, omuzlarından sıkıca tuttu ve bir hamlede gözlerini örten eşarpı çıkardı. Elif bir anda dimdik erekte olmuş Arda'yla burun buruna geldi. Yatağın yanı başında duran aynadan vaziyeti gördü: Arda ağzına çelik bir halka takmıştı ve halka deri kayışlarla sımsıkı başının arkasında bağlanmış, yerinden oynamıyordu. Elif'in ağzı öylece açık duruyordu, çelik silikon gibi de değildi, sertti, ısıramıyordu. Arda başparmağını Elif'in dudaklarında gezdirdi, sonra kölesinin ağzına soktu. Elif çaresizdi, elleri kelepçeliydi ve ağzı ardına kadar açıktı, savunmasızdı. Arda kölesinin ağzına ne isterse koyabilirdi. Genç adam sabretmedi, hemen soyundu, kadının kafasını sıkıca tuttu ve halkadan içeri girdi. Elif çaresizce ağzına aldı delikanlıyı, direnemedi. Boğazına kadar geldiğini hissetti, başını sallamaya, ağzından çıkartmaya çalıştı. Ancak genç adam Elif'i iki eliyle sıkıca kafasından tutmuş, hareket etmesine izin vermiyordu. Arda girebildiği kadar derine girdi, Elif'in sıcaklığını bütün hücrelerinde hissetti. Kölesinin üzerindeki egemenliğinin tam olduğuna emin oluncaya kadar böyle bekledi, sonra fısıldadı "Yüzüme bak". Elif utanç içindeydi. Yatakta oturmuş, kalkamıyor, direnemiyordu. Kelepçeli elleri artık çırpınmayı bırakmış, ağzına delikanlıyı almıştı. Arda tekrar fısıldayınca yüzü utançtan kıpkırmızı oldu "Gözlerimin içine bak Elif". Kadın gözlerini kaçırdı ancak efendisi ona haddini bildirmeye kararlıydı. Arda esirinin ağzının içinde gidip gelmeye başladı, elleriyle de kadının kulaklarını kavradı. "Haydi annecik, bak yaramazlık yaparsan kulağını çekerim" Arda gidip gelmeye devam ediyordu. Elif'in o anda direnci tamamiyle kırıldı, dolgun yanaklarından birer damla yaş süzülürken gözlerini sahibinin gözlerine dikti. Arda kölesinin yüzündeki çaresizliği görünce daha da tahrik oldu, kadının ağzında hızlanarak gidip gelmeye başladı. Elif sessizce ağlıyordu. Arda yavaşça Elif'in başını okşamaya başladı, "Ne kadar tatlı bir şey olduğunu biliyor musun küçüğüm?", iştahı iyice kabarmıştı genç adamın, "Dilini kullan, uslu bir kız ol ve dilini gezdir". Elif diliyle gider gitmez Arda zevkten ürperdi. Büyük bir istekle kadının ağzında gidip gelmeye başladı genç adam, gözlerini kölesinin gözlerinden ayırmadan. Bir yandan da elleriyle esirinin başını okşuyor, kadın ters bir hareket, bir itaatsizlik göstermesin diye ona kimin efendi olduğunu unutturmuyordu. Arda gidip geldikçe Elif'in ağzı tükürük doldu, kadının nemli sıcaklığı, itaatkâr bakışları genç adamın bütün direncini kırdı. Arda bütün enerjisini tüketircesine boşaldı.


Genç adam ayakta zor duruyordu, ancak yürüyebildi ve komodinin üzerinde duran sürahiden bir bardak su doldurdu. Kadının yanına gitti. Elif'in ensesindeki kayışları çözdü, ağzından halkayı çıkarttı. Kadıncağız halka çıkar çıkmaz öksürmeye başladı. Arda elindeki su bardağını kölesinin ağzına dayadı içsin diye. Elif yutkundu ve kana kana suyu içti. Hepsini yutmuştu. Kadın genç sahibinin gözlerine baktı yeniden. İçinden bağırmak geçiyordu ama bir işe yaramayacağını biliyordu; yatağın üstünde duran ağız topuna baktı, Arda istese ağzını tıkayabilirdi. İtaatsizliğinin bedelini az önce utanç verici bir biçimde ödemişti. Genç adam kadının yanaklarını okşadı "Şimdi barıştık mı Elif?" dedi "Bundan sonra uslu duracak mısın?" Elif öfkeden köpürecek gibiydi; yüzü kızardı. Ancak ne yapabilirdi ki? Arda'yla sevişecekti, bundan kaçışı olmadığını o da kabul etmişti artık. "Seninle arkadaş olmak istiyorum bebeğim" dedi Arda tok bir sesle, "Ancak yine de bu samimiyetimi suistimal etmeni istemem", şimdi kadının bacaklarını okşamaya başlamıştı, "Kölem olduğunu ve itaat etmen gerektiğini...", Arda tekrardan kadının göğüslerini sıkıca tuttu, "İtaat etmezsen de sana ceza vermek zorunda kalacağımı...", Elif'in saçlarını elleriyle taradı, tekrardan başını okşayarak onun üzerinde kurduğu egemenliği hissettirdi, "Bu nedenle de uslu bir kız olmanı istediğimi unutma, tamam mı?". Elif'in yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu. Elleri kelepçeli, yarı çıplak, çaresizce yabancı bir erkeğin yatağında esir olması yetmiyormuş gibi bir de bu küçük düşürücü sözler içinde bulunduğu durumu daha da katlanılmaz hâle getiriyordu. Arda parmaklarını ağzında ıslatıp, Elif'in dudaklarında gezdirmeye başlamıştı şimdi. "Aç ağzını" dedi parmaklarını kadının ağzına sokarken, "daha da aç", diğer eliyle de yatağın üzerindeki ağız topunu almıştı. "Em" dedi Arda. Elif, ağzında efendisinin parmakları olduğu hâlde "Lütfen..." demeye çalıştı. Genç adam ise arzu doluydu ve çok sabırsızdı. Kadının bütün itirazlarına karşın topu kölesinin ağzına tıktı, kayışlarını bağladı. Elif deli gibi başını salladı ancak silikon top yine ağzındaydı...



  Genç adam, kölesinin yanına oturdu, bacaklarını okşadı, kulak memesini yaladı, öptü, emdi. "Seninle sevişmek istiyorum Elif" diye fısıldadı. Elif ürpermişti kulak memesi dillenince. 15 dakika kadar önce ağzıyla bütün enerjisini tükettiği adamı şimdi tekrar canlandırmıştı itaatkârlığıyla. "Oğlun kaç yaşında?" diye sordu Arda, "Genç delikanlı olmuş olmalı". Elif öfkeyle böğürdü. "Oğlunun arkadaşlarıyla da sevişiyor musun böyle?" diye fısıldadı kadının büstiyerini aşağı doğru sıyırırken "Onlara birinin öğretmesi gerekir böyle şeyleri" Elif kendini parçalarcasına çırpındı, çıplak memeleri olgun birer meyve gibi sallandılar, kelepçeler bileklerini koparacak gibi oldu, yüzü öfkeden kıpkırmızıydı. Ama Arda disiplinsizliğe izin verecek biri değildi: eline bir kırbaç aldı yandaki masanın üstünden, "Şimdi biraz göğüslerinle çalışacağız" dedi. Elif genç adamın gözlerinin içine nefretle baktı ve o anda deri kırbaç çıplak memelerinde şakladı! Kadın boğuk bir çığlık kopardı. Arda bu kez daha sert bir biçimde kırbacı kadının memelerinde şaklattı. Deri kırbaç meme uçlarına denk gelince Elif'in canı çok yandı, ama çaresiz ağzındaki silikon topu ısırdı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Memecikleri kıpkırmızı olmuştu. Arda "Sakin ol küçük hanım" dedi ve var gücüyle kölesini kamçılamaya devam etti. "Eğer gençlere sevişmeyi öğreteceksen kelepçelerin senin bileklerinde olmaması gerekir Elif", kırbacın saçakları tekrar kadının memeciklerini dövdü, "Genç bir erkek senden şefkatli dokunuşlar bekleyebilir. Belki de üste çıkmanı ve heyecanını gidermeni arzulayabilir. Ama yeni yetme bir delikanlının seni yatağa bağlamasına izin verirsen Elif...", genç adam arzusu gözlerinden okunuyordu, "Bu senin için çok zor bir tecrübeye yol açabilir". Arda aşkla kölesinin çıplak memelerinde kırbacını şaklattı. "Eğer senin gibi olgun bir dişiyi, böyle yarı çıplak yatağa bağlı bir vaziyette, heyecanlı bir ergenle yalnız bırakırsak..." Arda kırbacını bıraktı, ona nefret ve korkuyla bakan gözlerin içine bakarak kölesinin bej renkli ipek külodunu yavaşça sıyırıp çıkarttı. Elif artık çıplak bir kadındı ve efendisi ona karşı istekle, şehvetle dolmuştu. "Durmadan, nefes almadan sevişmek, hatta iflahın kesilene kadar sevişmek zorunda kalabilirsin" diye fısıldadı Arda dermansız kölesine doğru eğilip "Çünkü sen her ne kadar boşaltırsan boşalt, senin çıplak bedenini, ellerin bağlı ağzın tıkalıyken tamamen savunmasız kalan bu güzel memelerini kamçılayan bir erkek, tekrar tekrar arzu ve istekle dolacaktır." Genç adam kadınının bacaklarını yavaşça ama sert bir biçimde araladı ve kasıklarını kölesinin kasıklarına yasladı. Elif utanç ve öfke içerisinde bakakalmıştı Arda içine girerken. Genç adam çok istekli bir biçimde yarıyordu Elif'in kadınlığını; ve Elif'in ilk iniltisiyle birlikte kontrolünü kaybetti... Arda kadının sol bacağını omzuna alıp hunharca gidip gelmeye başladı, hızlandı. Elif genç adam gidip geldikçe daha çok inledi, ağzındaki silikon topu kuvvetlice ısırdı ve inledi. Kadın efendisine teslim oldu, bacak omuza pozisyonda inim inim Arda'yı içine aldı dakikalarca. Delikanlı kölesinin bacakları arasında doyuma ulaştı.



 

   

Janset - Savaş

  Arda bitkindi. Genç kadın onu heyecanlandırmış ve boşaltmıştı. Neredeyse tükenmiş hissediyordu. Zorlukla yataktan kalktı. Janset ise kesik...