8 Nisan 2025 Salı

Janset - Savaş

 

Arda bitkindi. Genç kadın onu heyecanlandırmış ve boşaltmıştı. Neredeyse tükenmiş hissediyordu. Zorlukla yataktan kalktı. Janset ise kesik kesik nefes alıyordu. Artık çırpınmıyordu, ama hâlâ canlıydı. Kolları arkasında deri eldivenin içinde hapsolmuş hâldeydiler hâlâ. Ağzı da tıkalıydı. Ama teslim olmamıştı. Arda iki kez saldırmış, ikisinde de Janset’ten istediğini almıştı. Genç kadın kendini koruyamamıştı. Zaten nasıl koruyacaktı; tamamen esaret altındaydı. Kolları da uyuşmaya başlamıştı. Sessizce inliyordu. Arda oyuncak dolabına gitti, bir çift deri kelepçe, kısa bir zincir ve asma kilitler aldı. Janset hareketsiz bir biçimde bekliyordu. Monoglove çok rahatsız ediciydi, ancak çırpınmanın da bir faydası yoktu, kaderine razı olmuştu. Arda yüzüstü uzanmış kölesinin üstüne çıktı, kadını bacaklarının arasına aldı, kaçamayacağı şekilde basenlerinin üzerine oturdu. Temkinliydi, monoglove’u çıkartınca kölesini zaptedebilecek miydi? Nazikçe monogove’un kayışlarını çözdü, çok yavaşça fermuarı açtı ve deri eldiveni genç kadının kollarından sıyırdı. Janset’in kolları serbest kalmışlardı ama direnecek kuvvetleri yoktu. Arda kuvvetini kullandı ve kölesinin bileklerine deri kelepçeleri geçirdi, kayışlarını iyice sıktı ve yanında getirdiği asma kilitler ve zinciri kullanarak kelepçeleri kadınının arkasında birbirine bağladı. Sonra Janset’in saçlarını okşadı, boynundan öptü, sol kulak memesini nazikçe emdi. “Şimdi uslu uslu burada bekle beni” dedi ve odadan çıktı.

 

Kapının ardından su sesleri gelmeye başladı. Janset hâlâ diriydi. Uslu durmaya da niyeti yoktu. Arda’dan intikam almak için yanıp tutuşuyordu. Onu doğduğuna pişman edecekti. Ancak nasıl? Hâlâ bağlıydı. Janset yatağın üzerinde döndü, bir gayretle doğruldu. Çizmelerinin fermuarlarına baktı, sarkan asma kilitleri gördü. Çizmelerini çıkartamazdı. Ayağa kalktı biraz yürümeye çalıştı, ancak topukları çok yüksekti; balerin gibi parmak uçlarında hareket ediyordu, zordu. Ağzındaki silikon toptan kurtulmaya çalıştı, ancak kelepçeleri izin vermiyordu, ağız topunun kayışlarına güçlükle uzanıyordu. Arda zincirin boyunu tam ayarlamıştı. Yakaşık 40-45 cm civarındaydı zincir; genç kadına bir serbestlik hissiyatı veriyordu ancak tıkacını çıkartmasına müsaade etmiyordu.  Hatta çıplak memelerini elleriyle örtmeye bile yetişmiyordu zincirin boyu. Ne biçim bir adamdı bu! Nasıl zevk alıyordu onu böyle esir almaktan? Yatağa döndü kıvrana kıvrana ağzındaki topun kopçasına erişti ve kurcalamaya başladı. Ancak bir türlü kopçanın dilini çıkartamıyordu. Yatakta kıvranırken birden yatağın sağındaki boy aynasından kendini gördü. Başını hafifçe çevirince kayışı neden çözemediğini anladı: Arda küçücük bir asma kilit takmıştı. Aynı şekilde tasmasında da kilit vardı. Janset öfkeyle yatağa sırtüstü yattı. Yürüyebiliyordı ama kaçamıyordu, ellerini hareket ettirebiliyordu ama kendini çözemiyordu, sesi çıkıyordu ama konuşamıyordu. Arda onu istediği gibi kırbaçlıyor, onunla oynuyor ve sevişiyordu. Hınçla dolmuştu.

 

O sırada Janset’in aklına çok cesur bir fikir geldi. Arda’nın ruhunu emecekti. İçeriden gelen su sesleri kesilmişti. Janset önce doğruldu, sırtını yatağın parmaklıklarına verdi. Ardından Arda’nın saçına bağladığı ipek kurdeleyi birkaç başarısız denemeden sonra yakaladı, sertçe çekti: Saçları açıldı! Serbest kalan saçlarını iyice savurdu, dağıttı. Sonra bacaklarını karnına doğru çekti, elleriyle çizmelerinin sivri topuklarını kavramaya çalıştı ama yetişemeyince vazgeçti. Bunun yerine gövdesini hafifçe kapıya çevirdi, karnına doğru topladığı bacaklarını ardına kadar açtı. Kasıkları çırılçıplaktı. Gözlerini kapıya dikti. Arda’nın karşısına bütün kadınlığıyla çıkacaktı.

 

Arda içeri girer girmez Janset’in meydan okuyan gözleriyle karşı karşıya kaldı, sonra da ardına kadar açık bacaklarıyla. Pusuya düşmüş gibiydi, hazırlıksız yakalanmıştı, gözleri Janset’in kasıklarına kilitlenmişti. Janset sahibinin afalladığını fark edince planının işlediğini düşündü. Özgüveni tamdı. Tıkalı ağzıyla Arda’ya boğuk boğuk bağırdı. Arda ise bu anlamsız gürültüyü “Doyur beni!” diye işitti. Janset, bedeninin kontrolünü kaybetmiş adamın kendisine doğru hızla ilerlediğini görünce saçlarını bir kez daha savurdu, iştahla ağzındaki silikon topa dişlerini geçirdi, sanki Arda’nın etine geçirir gibi ve gözlerini nefretle efendisinin gözlerine dikti. Genç kadın sahibinin saçlarına bağladığı siyah ipek kurdeleyi hâlâ sağ elinde tutuyordu ve yumruğunu sıkmıştı. Arda yatağa vardığında aslında artık savaşı kaybetmişti. Acele etmemesi, oyuncak dolabına gidip kölesini önce zaptedecek, sonra da terbiye edecek oyuncakları alması gerekiyordu. Ama Arda sakin kalamamıştı. “Seni terbiyesiz kız!” dedi sertçe Janset’e, “hemen efendine başını eğ!” Janset itaat etmedi, gözlerini ayırmadı gözlerinden. Arda önce yatağın kenarına bıraktığı kırbacı sağ eliyle alıp Janset’in çıplak memelerine savurdu. Janset’in canı yandı ancak yine de göz temasını bozmadı. Arda sol eliyle de kırbacı iyice gerip bu kez daha sert ve daha isabetli bir biçimde kölesinin göğsüne savurdu.  Sert deri bu kez genç kadının sol meme ucuna denk gelmişti. Kırbaç öyle fena dağlamıştı ki, acıdan Janset’in gözlerinden yaş geldi, ancak yine de ağzındaki topu var gücüyle ısırarak ıstırabını dindirdi ve sahibine gözleriyle meydan okumaya devam etti. Arda “İtaat et!” diyerek bir kez daha kırbacı savurdu ancak artık heyecandan eli ayağı boşalmıştı. Önce ağzını kölesinin kasıklarına dayadı, öpmeye, dillemeye başladı. Genç kadın çabucak bacaklarını kapadı, erkeğinin başını uyluklarının arasına sıkıştırdı. Arda bu hareketine çok kızdı, elleriyle genç kadının bacaklarını araladı tekrar. İştahla kölesinin kasıklarından göbeğine, memelerine ve en nihayetinde boynuna saldırdı. Elleriyle kadının bacak arasını yokladı, sırılsıklamdı. Janset tıkalı ağzıyla boğuk bir inilti koparınca Arda zevkten bayılacak gibi oldu ve kölesinin içine girdi. Janset’in tuzağına düşmüştü. Genç kadın bacaklarını Arda’nın gövdesi etrafında kavuşturdu. Çizmelerinin topuklarıyla adamın sırtını çizdi. Kıskaç kapanmıştı. Arda bu yırtıcılığa Janset’in boynunu ısırarak karşılık verdi. Köle ve efendisi aynı anda hem savaşıyor hem de sevişiyorlardı. Janset vites yükseltmek istedi; daha yüksek sesle inlemeye başladı. Arda kölesini yatağa yatırdı, meme uçlarını ovalayarak gidip gelmeye başladı. Zincir genç kadının memelerini savunmasına engel oluyordu ancak elleri Arda’nın gövdesine yetişiyordu. Büyük bir iştahla Janset tırnaklarını efendisinin kaburgalarına batırdı. Bacakları hâlâ Arda’nın arkasında kenetliydi. Ağzındaki silikon top sahibini ısırmasına engel olmasa Janset Arda’nın etini kopartabilirdi. Kadın bütün şehvetiyle topu ısırdı ve inlemeyi bırakıp boğuk çığlıklar atmaya başladı. Arda büyük bir çaresizlikle hızlandı, genç kadının boynunu, omzunu ısırdı, kulaklarını yaladı ve var gücüyle gidip gelmeye devam etti. Ve Janset bitirici hareketini yaptı: kasıklarını tam Arda çıkarken çekip, geri girerken yaslamaya başladı. Ritmi tutturmuştu ve artık tek yapması gereken Arda’nın direncinin kırılmasını beklemekti. Çok da beklemedi; Arda çaresizce sarsılarak boşaldı. Janset amacına ulaşmıştı.

 

Arda ruhu emilmiş gibi hissediyordu, güçsüz bir biçimde yatağa sırt üstü yığıldı. Janset ise dinç hissediyordu, ama nefesi kesilmişti. Yatağın üzerinde doğruldu. Elleri hâlâ kelepçeliydi, ama kendini kurtarmanın bir yolunu bulacaktı. Tabii önce Arda’dan intikamını almalıydı… Etrafına bakındı, ama onu asma kilitlerden kurtaracak bir şey göremedi. Birden aklına başka bir fikir geldi. Ağız topunun kayışlarını çözmesine gerek yoktu: bileklerini zorlayarak işaret parmaklarını kayışların arasına soktu, ağzını ardına kadar açtı ve silikon topu dışarı itti. Ağzı da serbestti artık. Arda hâlâ sırt üstü yatıyordu, çıplaktı. Janset adamın göbeğine ağzını dayadı, yavaşça yalamaya başladı. Arda Janset’in saçlarının üzerine döküldüğünü hissetti, sonra da nemli bir sıcaklıkla uyarıldı, “Ne yapıyorsun?” dedi kısılmış sesiyle. Janset doğruldu, bacaklarını açıp adamın kucağına oturdu ellerini işaret parmakları Arda’nın meme uçlarına denk gelecek şekilde efendisinin göğsüne koydu. Yavaşça Arda’nın yüzüne yaklaşıp “Beni neden kaçırdın? Sana güvenmiştim” dedi ve adamın boynunu nazikçe öpmeye, emmeye başladı. Arda’nın sevişmekten mosmor olmuş dudaklarına yapıştı “Ben bunu hak etmedim” dedi. Arda genç kadını durdurmaya çalıştı. Testisleri ağrıyordu. Janset ise intikam hırsıyla yanıyordu, hemen ağzını Arda’nın meme uçlarına dayadı. Bir yandan da Arda’nın ellerini alıp, kalçalarına yerleştirdi,  “Okşa beni” dedi. Adam yorgun bir biçimde “Dur” diyebildi ancak. Janset’inse durmaya hiç niyeti yoktu, sağ memesini Arda’nın ağzına dayadı, “Em” dedi, “bu sana iyi gelecek” Arda ağzındaki tomurcuğu istemsizce emmeye başladı. Janset sonra bir anda memesini çekti, doğruldu, ellerini Arda’nın -kalçalarını okşamakta olan- ellerinin üzerine koydu, “Biliyor musun bana jartiyer çok yakışır” dedi. Janset Arda’nın erojen bölgelerine nazikçe saldırıyordu, yavaşça dilini değdiriyor, emiyor, öpüyordu. Kararlı bir biçimde genç adamı canlandırıyordu. Nemli ve sıcacık ağzı Arda’nın kulak memelerinden, dudaklarından ve boynundan başlayıp yavaşça daha aşağılara ve en nihayetinde kasıklarına indi. Arda Janset’in ağzını tüm hücrelerinde hissetti. Bitkindi. “Yapma” diyebildi ancak. Janset’le göz göze geldiler. Masum değildi genç kadın, tıpkı adamı kapıda karşıladığı gibi meydan okuyordu. Arda yeniden, hiç mecali kalmadığı hâlde, emilmekten erekte olmuştu, kendinden geçecek gibi oldu. Gözlerini Janset’in gözlerinden ayıramıyordu. Janset o kadar iştahlı emiyordu ki ruju Arda’nın tenine bulaşmıştı artık. Arda çok güçsüzdü ve direnemiyordu. Kendini zevke bıraktı, ellerini Janset’in başına koydu, hafifçe kasıklarına doğru bastırarak saçlarını okşamaya başladı. Bu Janset’i daha da iştahlandırdı, dilini bir kırbaç gibi savurmaya başladı, Arda’yı boğazına kadar aldı. Adam bütün gücünü tüketircesine boşaldı tekrar. Janset Arda’nın tadına varmış, her bir damlasını yutmuştu.

 

Ancak genç kadın çok yorgundu. İçkili ve uykusuz olması bir yana, saatlerdir kırbaçlanıyor ve dolu dizgin sevişiyordu. Hiç ara vermemişlerdi. Elleri hâlâ bağlıydı ama artık özgürdü. Ya da en azından o öyle sanıyordu. Başını Arda’nın göğsüne koydu ve uykuya daldı…


5 Nisan 2025 Cumartesi

Janset - Zindan

 

  Genç kadın yavaş yavaş kendine geliyordu. Akşam iş çıkışı içkiyi biraz fazla kaçırmıştı belli ki, başı ağrıyordu. Tepesinde sallanan lambanın ışığından rahatsız olmuştu. Yavaştan uyanırken çıkarttığı belli belirsiz iniltilerle zincir şıngırtıları karışınca yan odada bekleyen Arda irkildi. Sabırsızca bekliyordu 1 saattir, sesleri duyunca esirinin yanına gitti. Heyecanı doruklardaydı. Elleri titreyerek odaya girdi. Janset  33 yaşındaydı ve bir apartmanın dairesinin loş bir odasında bir yatağa sırtüstü uzanmış, elleri kelepçelenmişti.

   Genç kadın uyanınca durumu fark etti; kolları ardına kadar açılmış, elleri yatağın parmaklıklarının en ucundaki demirlere kelepçelenmişti. Çırılçıplaktı. Üzerinde yalnızca siyah renk bir jartiyer takımı vardı ve incecik çorapları da kaçmıştı. Birden çırpınmaya başladı ve bağırmaya çalıştı. Arda hemen esirinin üzerine atladı ve eliyle ağzını kapadı. Janset deli gibi çırpınıyordu, bileklerini çelik kelepçelerden kurtarmaya çalışıyordu, ama nafile. Arda kadının kulağına eğilip "Sakin ol küçüğüm" diye fısıldadı kölesinin bacaklarını okşarken, "hemen yorma kendini, daha buradan çıkmana çok var". Genç kadın adamın gözlerindeki arzuyu görünce daha çok çırpınmaya başladı, çaresizce çelik kelepçelere var gücüyle asıldı. Arda aşırı uyarılmıştı, serbest eliyle kadının çıplak memelerini okşadı yavaşça, Janset'in meme uçları koyu pembeydi, "Ne kadar da canlılar". Genç adam esirinin meme uçlarını yavaşça sıktı, çekiştirdi. Janset daha çok çırpındı, boğuk bir çığlık kopardı. "Hassas görünüyorlar" dedi Arda, "umarım çok hassaslardır küçüğüm, ne kadar hassas olurlarsa o kadar kolay itaat edersin efendine". Janset korkmuştu, çırpınmaya devam etti. "Ben senin ihtiyacın olan şeyi biliyorum bebeğim" diye fısıldadı Arda, yatağın yanı başındaki komodinden siyah renkli ağız topunu çıkartırken, "Her bebek gibi sen de emziğini istiyorsun, al bakalım küçüğüm". Janset silikon topu görünce hemen tanıdı: bunu daha önce birkaç filmde görmüştü ve bununla ağzı tıkanmış kadınların başlarına gelenleri de! "Al bakalım sevgilim" dedi Arda genç kadının ağzına topu tıkarken. Genç adam topun kayışlarını kölesinin ensesinden ve çenesinin altından bağlarken gözlerinden iştah akıyordu. Janset bütün itirazlarına ve çırpınışlarına karşın topu ağzına almıştı ve karşısındaki adam için bir arzu nesnesine dönüşmüştü.

   "Çok vahşisin" dedi Arda yataktan kalkıp oyuncak dolabına giderken, "Ama merak etme ben senin gibi kızları nasıl terbiye edeceğimi çok iyi bilirim". Janset yatağın yanındaki dolap açılınca içindekilere şaşkınlık ve korku içinde baktı: çeşit çeşit kırbaçlar, şaplaklar, kayışlar, tasmalar, zincirler, vibratörler ve daha bir dolu ürkütücü metal ve deri aksesuar vardı. Arda oyuncaklarına bakıp bakıp daha da çok arzu biriktiriyordu, yatağında çaresizce kıvranan bir esiri vardı ve onunla istediği oyunu oynayabilirdi! Önce bir deri göz bandı aldı ve çabucak kadının başına geçirdi. Janset gözlerine karanlık inmeden önce yine çırpındı, ağzındaki topun izin verdiği ölçüde itiraz etti. "Sana sürpriz yapmak istiyorum bebeğim" dedi Arda. Genç kadın teslim olmuyordu bir türlü ve sürekli çırpınıyordu, ama tıkalı ağzından anlamsız iniltiler çıkıyordu. Silikon top onu susturamamıştı ama konuşmasına da izin vermiyordu. Arda yaladığı başparmağını kölesinin alt dudağında gezdirerek "Şşş... Sessiz ol bebeğim... Buraya konuşmaya değil... Sevişmeye geldik" dedi heyecandan kesik kesik. Janset dudaklarına bordo renk bir ruj sürmüştü ve bu ona bir olgunluk, ve -Arda'ya göre- kadınlık katmıştı. "Senin gibi bir genç kadının yaramazlık yapmasını doğru bulmuyorum" dedi Arda, hâlâ çok heyecanlıydı, "Çok terbiyesizce". Arda dolaptan çıkarttığı rugan çizmeleri kölesinin bacaklarına giydirdi ve fermuarlarını çekti, tokalarını bağladı. Fermuar tokalarına birer asma kilit taktı. Çizmeler Janset'in dizlerinin biraz üstünü örtüyordu ve sivri topukları çok yüksekti. Genç adam esirinin bunlarla koşamayacağını veya tekme atamayacağını biliyordu, bu çizmeleri giyen bir kadın yalnızca eğilebilir veya bacaklarını aralayabilirdi. Sıra tasmaya gelmişti: Arda'nın elleri titriyordu, kölesi elleri kelepçeli, ağzı tıkalı, gözleri bağlı sere serpe o yataktaydı, sahibinin arzularını doyurmak için çaresizce bekliyordu. Arda incecik bir kemere benzeyen deri tasmayı Janset'in beyaz gerdanına taktı, sıkıca gerip kayışları kopçaladı. Yavaşça kadının yanaklarına, gerdanına öpücükler kondurdu. Sonra kölesinin yüzüne eğildi, Janset göremese de genç adamın burnunun dibinde olduğunu hissedebiliyordu. "Şu andan itibaren benim kölemsin" dedi Arda sert ama sakin bir ses tonuyla "Bana 'Efendim' diye hitap edeceksin ve emirlerime mutlak itaat edeceksin", tekrar Janset'in meme uçlarıyla oynamaya başlamıştı "Eğer itaat etmezsen, isyan edersen, veya itiraz edersen" elleri şimdi de kadının çıplak kasıklarına inmişti "Ve bana 'Efendim' diye hitap etmezsen canını çok yakarım, ve emin ol bundan çok büyük zevk alırım". Janset korkmuştu, çırpınmaya başladı tekrar çaresizce, daha birkaç saat önce arkadaşlarıyla eğlenirken şimdi tek bir ampulün aydınlattığı loş bir odada, tanımadığı bir adamın kölesi, fantezilerinin oyuncağı olmuştu. "Anlaşıldı mı Janset?" diye sordu Arda kemerini çıkarırken. Janset boğuk iniltiler çıkartmaya devam ediyordu, ama Arda'nın çok sabrı kalmamıştı; var gücüyle kemerini Janset'in çıplak kasıklarına savurdu. Sert deri genç kadının hassas tenini dağladı, öyle ki Janset'in gözünden yaş geldi, tıkalı ağzıyla "Eed... Eeeed eeeendib" diyebildi.

   Arda kendini zor tutuyordu. Dolaptan deri kayışlar aldı, Janset'in bacaklarını ardına kadar açtı, Çizmelerinin bileklerinden geçirdiği kayışları yatağının köşelerine sıkıca bağladı. Janset sessizce beklemeye başladı. Arda eline uzunca bir deri kırbaç aldı ve kölesinin çıplak göğüslerini ve kasıklarını dövmeye başladı. Janset boğuk çığlıklar kopardı, hüngür hüngür ağlamaya başladı. Deri kırbaç hassas göğüslerini dövdükçe daha çok ağladı, göz yaşları deri bandın altından yanaklarına aktı. Arda çok büyük haz duymuştu, kendi kendine içinden "Evet Janset, sen benim haz almam için yaratılmışsın kesinlikle" dedi.Genç kadın ise kırbacın darbelerinden kaçmaya çalışıyordu ama ne çelik kelepçeler ne de deri kayışlar ardına kadar açılmış uzuvlarına hareket imkanı tanımıyordu, çıplak gövdesi efendisinin karanlık arzularına karşı tamamen savunmasızdı. Janset'in elinden ağzındaki silikon topu ısırmaktan başka bir şey gelmezdi. Arda kontrolü kaybetmekte olduğunu anlayınca kadının üzerine atladı, Janset'in meme uçları artık pembe değil kıpkırmızıydılar ve bir çiçeğin açtı açacak tomurcukları gibi iri ve serttiler. Arda ağzını büyük bir iştahla kölesinin memeciklerine yapıştırdı ve emmeye başladı. Janset'in bütün vücudu uyarılmıştı ve meme uçlarında sırasıyla nemli teması hissetti. Arda zaman kaybetmedi ve kırbacının sapını Janset'in kadınlığına bir aşağı bir yukarı sürtmeye başladı. Genç kadını bir titreme aldı, ıslanmaya başladı istemsizce. Arda kırbacın sapını, hızlanarak ve sertleşerek, kızın kadınlığına sürtmeye devam etti ve kölesinin meme uçlarını, kulak memelerini ve alt dudağını emdi. Janset bedeninin her hücresinin canlandığını, vücudunun kontrolünü kaybettiğini hissetti; kendisini esir alıp hunharca kamçılayan bu adamın altında boşalmamalıydı kesinlikle. Ama Arda kırbacı sürttükçe genç kadının içindeki vahşi dişi tasmasını kopardı, coştu. Arda kölesinin kelepçeli ellerinin artık çırpınmadığını farketti; Janset şimdi tırnaklarını yastığına geçirmiş, kasıklarını da iyice kırbacın sapına dayamıştı. Genç kadın artık ağzındaki topu acısını bastırmak için değil, içinde serbest kalan vahşiyi doyurmak için ısırıyordu. Janset öpüşmek, ısırmak, yalamak, emmek istiyordu, salyaları akmıştı ama yapabileceği tek şey ağzındaki silikon topu ısırmaktı ve o bununla yetinecek kadar uslu bir kız değildi artık. Arda da kontrolünü kaybetti ve elindeki kırbacı savurup kölesinin içine girdi. Genç kadın efendisinin sertliğini içinde hissetti ve iyice gevşedi. Ama genç adam daha çok haz istiyordu, tekrar kölesinin sol meme ucuna ağzını dayadı ve Janset'in iyice sertleşmiş memeciğine dişlerini geçirdi! Genç kadın tekrar büyük bir acıyla irkildi, ama artık iş işten geçmişti. Janset'in utanması, korkusu geçmiş, tam anlamıyla gemi azıya almıştı. Hınçla ağzındaki topu ısırdı, kasıklarını efendisinin kasıklarına dayadı ve bir patlama oldu, genç kadın ter içinde boşaldı.

   Arda güçlükle yataktan kalkabildi. Öyle şiddetli boşalmıştı ki gözleri kararmıştı. Janset ise kesik kesik inliyordu. Arda içeri gitti ve birkaç dakika sonra döndü. "Şimdi kıpırdamadan uslu uslu yatacaksın burada" dedi Janset'in meme uçlarına ikişer madlen çikolata bırakırken "sessizce beni bekleyeceksin". İçeriden su sesleri geldi. 15 dakika kadar sonra Arda üzerinde bir bornozla içeri girdi tekrar, elinde metal mandallar vardı. Janset'in dağılmış ve terden sırılsıklam olmuş saçlarını okşadı nazikçe "Aferin sevgilim, hep böyle uslu ol" dedi. Memelerine bırakılan çikolatalar genç kadının vücut ısısıyla erimişti. Arda tahrik olmuştu yeniden, yavaşça Janset'in memelerinden çikolataları yalamaya başladı. Efendisi onu yalarken Janset de uyarılmıştı ve yeniden titremeye başlamıştı. "Şşş" diye fısıldadı Arda "Uslu dur" ve Janset'i emmeye devam etti. Genç kadının meme uçları artık fındık büyüklüğüne gelmişlerdi, yeterince hassas ve serttiler. Arda önce biraz sıkarak kölesinin iniltilerinden zamanın geldiğini anladı, sonra da vakit kaybetmeden yanında getirdiği metal mandalları kölesinin memeciklerine geçirdi. Janset yaşadığı acıyla yerinden sıçradı, boğuk bir çığlık kopardı ve acı acı ağlamaya başladı tekrar. Canı  yanmıştı. Arda Janset’e yaşattığı ıstırapla kendinden geçti, neredeyse kadına dokunmadan boşalacak gibi oldu. Janset ise sessizce ağlıyordu. Arda dolaptan deriden yapılmış bir monoglove çıkarttı, yatağa döndü ve kölesinin sol bileğindeki kelepçeyi çözdü. Janset serbest kalan eliyle hemen meme uçlarındaki mandalları çıkartmak için hamle yaptı; ancak çıkartmak için çekiştirince mandalların arası daha da kapandı, ve kadının ıstırabı yeni bir zirveye ulaştı. O sırada Arda kadının önce serbest sol elini monoglove’un içine soktu, kayışını gevşekçe bağladı,  sonra Janset’in diğer elini de kelepçeden kurtarıp aynı şekilde diğerinin yanına sokmak için hamle yaptı. Janset fırsat bu fırsat diye düşündü, sağ elini kaçırdı, başından göz bandını çıkarttı, yataktan kalkmak için doğruldu, ancak ayak bileklerinden hâlâ yatağa bağlıydı ve bacakları ardına kadar açıktı. Arda hazzın doruklarında olduğundan kölesini önce elinden kaçırdı. Janset diğer elini de kurtarıp ağzındaki topu çıkartmak için ensesindeki kayışlara hamle etti. Ancak bu sırada sahibi kendine geldi, ve Janset'in memelerine kenetlenmiş mandalları birbirine bağlayan zinciri sertçe çekti. Janset memelerinden mandalları çıkartmak için hamle yapınca Arda daha da kuvvetlice asıldı zincire "Sana uslu durmanı söylemiştim Janset" dedi tok bir sesle "Ama sen çok yaramaz bir kızsın ve yaramaz kızlara ceza verilir". Janset ıslak gözlerle sahibine baktı, ağzındaki topa rağmen konuşmaya çalıştı "nooolub yaabbaa, nooolub!". Arda kaşlarını çattı "Sana bana nasıl hitap etmen gerektiğini söylemiştim" dedi "ve yaramazlık yaparsan ne olacağını da". Genç adam kölesinin üzerine çullandı, kadının kollarını sırtında birleştirip monoglove’u bileklerine kadar geçirdi, fermuarı dirseklerine kadar çekti, omzundan kayışları geçirip kadının sırtında sıkıca bağladı. Janset'in kolları deri monoglove’un içinde hapsolmuşlardı ve vücudu artık daha da savunmasızdı.

   Arda kölesinin ayak bileklerindeki kayışları çözdü. Janset hemen bacaklarını toplayıverdi, elinden geldiğince kasıklarını örttü. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu, ama yine de hınçla bakıyordu Arda’ya. Kolları arkasında sımsıkı bağlıydı, savunmasızdı. Ağzındaki silikon top yüzünden kimseyi ısıramazdı. Hâlâ hırçındı ve sıkı bir disiplinden geçmesi gerekiyordu.  "Ayağa kalk" diye buyurdu Arda  "Dik dur ve bacaklarını aç!". Ayağa kalkınca önce bir dengesini bulmakta zorlandı Janset; kolları arkasında sımsıkı bağlıydı ve çizmelerinin topukları çok çok yüksekti, bacaklarını zorlukla araladı. Arda komodinden bir çift siyah renkli ipek kurdele ve bir tarak çıkarttı, kadının arkasına geçti ve yavaşça kölesinin dağılmış saçlarını taramaya başladı. Sonra nazikçe kölesinin simsiyah saçlarını topladı elleriyle ve gayet muntazam bir atkuyruğu yapıp, kurdeleyle sıkıca bağladı. “Bir daha saçlarını dağınık görmeyeyim bir tanem” dedi. Kölesi hazırdı artık. Arda Janset'in karşısına geçti tekrar. Genç kadın ürkekçe bakıyordu, meme uçları artık iyice uyuşmuştu. Adam kölesinin tasmasının ucundaki kancaya işaret parmağını geçirdi ve kölesini çekiştirerek oyuncak dolabının önüne getirdi. Janset 6” topukların üzerinde zorlukla dengede duruyordu. Arda Janset’e kırbaçları ve şaplakları gösterdi "Hangisini istersin?" diye sordu "İçindeki terbiyesiz kızı hangisiyle terbiye edeyim?" Janset tekrar boğuk boğuk inledi. Ama Arda arzu doluydu, iştahı kabarmıştı, büyükçe deri kaplı bir şaplak aldı eline, genç kadının kollarını yukarı kaldırdı, var gücüyle şaplağı çıplak kalçalarına vurdu. Köle kalçalarına inen şaplak darbeleriyle bütün apartmanı ayağa kaldırabilirdi rahatlıkla, ancak ağzındaki silikon top çığlıklarını duyulmaz kılıyordu. Janset  kolları bağlı, ağzı tıkalı bir biçimde çaresizce çırpınmaya inlemeye devam etti şaplaklanırken. Arda iyice coşmuş, büyük bir zevkle kölesini şaplaklıyordu. Diğer elini de genç kadının kasıklarına attı, nazikçe okşamaya başladı. Janset'in kalçaları şaplaklanmaktan kıpkırmızı olmuşlardı ve kadın sıkı sıkı topu ısırıyordu. Bir süre sonra Arda'nın parmakları köleyi uyarmayı başardı ve kadın tekrar ıslandı. Arda kölesini yatağa ittirdi. Janset yüzüstü yatağa düştü, efendisi de hemen üstüne çullanıp kadınını parmaklamaya devam etti. Janset'in iniltileri şaplak seslerini bastırmaya başlamıştı ki Arda kadının meme uçlarını kıstıran mandalları çıkartıverdi çabucak. Uyuşmuş meme uçlarına yeniden kan hücum edince Janset yine boğuk bir çığlık kopardı ve bu çığlığı boşalan gözyaşları takip etti. Arda zevkten bayılacak gibi oldu. Janset artık hüngür hüngür ağlayarak efendisinin önünde eğilmişti. Arda sert bir şekilde kadının bacaklarını iki yana açtı, kalçalarını yukarı doğru çevirdi ve kasıklarını kasıklarına yasladı "Bacaklarının arasındaki şeyin ne kadar tatlı olduğunu bilmiyorsun, öyle değil mi?". Janset yine efendisini içinde hissetti. Ama o da kontrolünü kaybetmişti. Meme uçlarının acısı onu bir nevî sarhoş etmişti. Uysal bir biçimde pozisyonu korumaya çalıştı. Ama Arda durmuyordu, kadını büyük bir istekle şaplaklıyor, içinde gidip geliyordu. Janset topu sıkı sıkı ısırdı ve kasıklarını iyice efendisinin kasıklarına yasladı. Arda hazzı bir üst seviyeye çıkartmaya kararlıydı; ama zevkten kadınını şaplaklayamaz olmuştu. Janset’in saçını çekmeye çalıştı. Janset ise topa dişlerini geçirdi, boğuk bir çığlık kopardı ve daha çok gidip gelen efendisine yaslandı. Arda’nın eli ayağı boşaldı. Janset'in göz yaşları ağzındaki topun kenarından akan salyalarına karışmıştı. Genç kadının gözü karardı, çığlık çığlığa topu ısırdı. İkisi de bütün güçlerini tüketirlercesine boşaldılar..

3 Şubat 2025 Pazartesi

Gökçe'nin Çilesi

 

   Çok mutluydu. Hayalleri gerçekleşmiş, sevdiği adamla evlenmişti. Aslında her şey çok hızlı gelişmiş, bir arkadaş toplantısında tanışmışlar, kısa zamanda birbirlerine ısınmışlar ve aylar içinde de evlenmişlerdi. Şimdiyse büyük gün gelmiş, çatmış, nikahları kıyılmış ve en sonunda dairelerine çıkmışlardı. Artık başbaşalardı. 

    Gökçe çok sabırsızdı, gelinliğini henüz çıkartmamıştı, ama heyecanlıydı. İçine, kocasını memnun etmek için, beyaz saten bir büstiyer giymişti ve gelinliğinin altından da dikkatlice  bakıldığında seçilebiliyordu. Tabii kocası için asıl sürpriz daha aşağılardaydı: beyaz jartiyer ve ipek çoraplar. Beyazlar içerisindeki yeni gelin, içinde doyurulması gereken bir dişiyi saklıyordu doğrusu.

    Eşi Arda ise bambaşka bir sürpriz hazırlamıştı... Kalacakları yeri haftalar öncesinden ayarlamış, Gökçe'ye ona bir sürpriz hazırladığını söylemiş ve kızcağıza hiçbir şey söylememişti. Bütün hazırlıklarını büyük bir gizlilikle yapmıştı. Şimdiyse büyük an gelmişti.

   "Hazır mısın?" diye sordu. Gökçe utanır gibi yaptı, ama arzusu gözlerinden okunuyordu. Arda kızın yanağını okşadı, arkasına geçip iki eliyle belinden kavradı gelini. Gökçe heyecandan titriyordu. Arda usulca "Artık evlendik" diye fısıldadı cebinden çelik kelepçeleri çıkartırken. Gökçe şıngırtıyı duydu ama şüphelenmedi. Arda genç kızın saten eldivenleri dirseklerine kadar gelen kollarını kavradı ve bileklerine kelepçeleri taktı. Gökçe daha da heyecanlanmıştı "Bana böyle şeylerden hoşlandığını söylememiştin" dedi hafifçe gülümseyerek. İstekliydi ama biraz tereddüt etmişti, eşi daha bu ilk gecelerinde ellerini arkadan kelepçelemişti, hafif çırpınır gibi yaptı, çelik kelepçeler izin vermedi. Oysa ki yavaşça soyunmak, kocasına bedenini sunmak isterdi. Arda parmaklarını Gökçe'nin dudaklarına götürüp "Şşşş" dedi, "Artık senin kocanım, bu ne demek biliyor musun?" diye sordu fısıldayarak. Gökçe ağzını açacak gibi oldu ama Arda izin vermedi, "şşş, ben izin vermeden konuşmayacaksın. Şu andan itibaren..." parmakları Gökçe'nin gövdesinde gezinmeye başlamıştı "... tamamen bana aitsin." yavaşça gelinliğin üzerinden kızın kalçalarını okşadı, "sana ne istersem yapabilirim" Gökçe'nin gerdanından öptü "ve sen yalnızca itaat edeceksin.." Gökçe bir anlam verememişti. Tuhaf bir fantezi olduğunu düşündü. Ancak o sırada Arda'nın çekmecelerin birinden deri kayışları olan kırmızı renk silikon bir top çıkarttığını görünce tedirgin oldu. Bu bir ağız topuydu, daha önce filmlerde görmüştü ve ne işe yaradığını da biliyordu. Arda ona ne yapacaktı? Neden konuşmasını, hatta bağırmasını istemiyordu? Arda topu kızın ağzına götürürken Gökçe ürkekçe "Lütfen canımı yakma, olur mu?" dedi. Arda çok tahrik oldu, silikon topu kızın ağzına yerleştirdi, kayışları sıkıca bağladı. Ağız topu Gökçe'nin azı dişlerine oturdu. Artık sahibine karşı koyamaz, yardım çağırmak için de bağıramazdı. Çaresizdi.

   Arda yataklarının hemen yanındaki dolabın kapaklarını açınca Gökçe'nin tereddütü dehşete dönüştü. Genç kadın yutkundu, boğuk boğuk itiraz etmeye başladı. Gördüklerine inanamamıştı. Dolabın her tarafında kırbaçlar, şaplaklar, tasmalar, vibratörler ve çeşit çeşit deri ve metal işkence aleti vardı! İçini korku kapladı, çırpınmaya çalıştı. Kelepçeleri izin vermedi ve gelinin ayakkabıları koşamayacağı kadar yüksek topukluydu. "Uslu dur!" diye emir verdi genç adam, "Uslu bir kız ol ve efendine itaat et!" Gökçe ağzındaki topa rağmen bağırmaya çalıştı, boğuk çığlıklar çıktı tıkalı ağzından. Arda kızın gelinliğini iki eliyle sıkıca tuttu, sert bir biçimde aşağı doğru çekti. askıları yırtılan gelinlik aşağı indi, gelinin dolgun göğüsleri beyaz saten büstiyerden taşıyordu. Arda'nın iştahı kabardı, "Memelerini kamçılayacağım!" dedi, Gökçe hüngür hüngür ağlamaya başladı. Çelik kelepçelerine asıldı, deli gibi çırpındı, boğuk boğuk bağırdı. Çok korkuyordu ve çok çaresizdi, Arda ise eline deri saçakları olan bir kırbaç almış, geline istekle bakıyordu. Var gücüyle savurdu kırbacı Gökçe'nin savunmasız göğüslerine. Deri saçaklar memelerinde şakladı, kızcağız kendini savunmak için çırpındı, ama nafile. Arda iştahla kamçılamaya devam etti gelinin göğüslerini. Gökçe çaresiz olduğunu anlayınca kaçmaya çalıştı; ancak elleri arkadan kelepçeli olduğundan çok rahat hareket edemiyordu, ayağında yüksek topuklularla koşamadı, gelinliğinin eteğine dolandı, yere kapaklandı. Yerde çaresize ağlamaya devam etti, zırıl zırıl ağlıyordu. Bir yandan da kocasına yalvarıyordu, ancak tıkalı ağzından anlamsız sesler çıkıyordu.

   Arda dolabına döndü, bir deri tasma ve zincir aldı. "Ben seni terbiye etmesini bilirim yaramaz şey" dedi ve kızın üzerine kapandı, tasmayı gelinin boynuna geçirdi, sıkıca bağladı. Sert deriden kalın bir tasmaydı, boynuna bağlanınca Gökçe'yi başını kaldırmaya zorladı. Arda tasmanın önündeki çelik halkaya zincirin boştaki ucunu taktı, küçük bir asma kilitle sabitledi. Ayağa kalktı ve tasmasından kuvvetlice çekti kadını. Gökçe ağlaya ağlaya ayağa kalktı, Arda'yla göz göze geldi. Tasması yüzünden başını çeviremiyor veya eğemiyordu. Birkaç dakika önce dünyanın en mutlu kadınıydı, şimdiyse elleri kelepçeli, ağzı tıkalı çaresiz bir esire, boynunda tasması bir seks kölesine dönüşmüştü. Arda tasmanın zincirini sertçe çekti. Gökçe çaresiz ayağa kalktı. Göğüsleriyle Arda'nın kırbacı arasında yalnızca beyaz saten vardı, o da hassas meme uçlarını kamçı darbelerinden koruyamazdı. Deri kırbaç memelerini dövmeye devam etti. Gökçe gövdesini kaçırmaya çalıştıkça Arda tasmasını daha da çekiştiriyor, kızcağız kaçmaya çalıştıkça dolgun memelerini daha da sert kamçılıyordu. Gökçe dayanamadı, zırıl zırıl ağlamaya başladı. Ağzındaki top da artık onu susturamıyor, yalnızca yakarışlarını anlamsız birer iniltiye çeviriyordu. Arda gelini ittirdi, kız yatağın üzerine sırt üstü devrildi. Genç adam hızlıca soyundu, gelinin eteğini sıyırdı, bir çırpıda külodu çıkarttı. Kızın külodunu o kadar sert çekmişti ki, jartiyerinin kopçaları sökülmüştü. Kırbacın saçakları şimdi de Gökçe'nin kadınlığını dövmeye başlamıştı. Arda deri kırbacı durmadan gelinin vücudunda şaklatıyor, genç kadın çırpınıyor ama kamçılanmaktan kurtulamıyorum. Arda dolaptan, uçlarında deri kelepçeler olan, uzunca bir kement çıkardı. Sonra Gökçe'nin üzerine çıktı. Taze gelin çırpınıyordu, ama yine de kocasına direnemiyordu. Arda kızın bacaklarını omuzlarına aldı, deri kayışlardan birini Gökçe'nin sağ diz kapağının biraz üzerinde sıkıca bağladı. Sonra kementi kızın ensesinden geçirip öbür kayışı da aynı şekilde bağladı. Karısının üstünden kalktı. Gökçe'nin elleri arkadan kelepçeli, ağzı tıkalı, kasıkları çıplak ve şimdi de bacakları, deri kayışlarla bağlı ve ardına kadar açıktı. Kement ensesinden dolandığı için bacaklarını indirmek istese de kayışlar izin vermiyordu. Arda onu bacak omuza pozisyonunda bağlamıştı deri kayışlarla. 

Arda'nın Kadınları - Elif

  Arda yatak odasına girdiğinde esiri siyah saten nevresimin üzerinde çırpınıyordu. Elif upuzun sırma sarısı saçlarını savura savura sallıyor, ağzındaki siyah renk silikon topa rağmen öfkeyle bağırmaya çalışıyordu. Kadının ağzı, sürekli açık kaldığından, tükürük dolmuştu ve çırpınmaktan kolları ve gövdesi terlemişti. Arda esirine yaklaştı, bej renk saten büstiyerin üzerinden Elifin göğüslerini okşadı. Elif öfkeyle çırpındı, ancak elleri arkadan kelepçelenmişti ve dolgun göğüsleri tamamen savunmasızdılar. Arda onu çözmedikçe de kurtulamazdı; bütün kuvvetiyle zorlamasına rağmen çelik kelepçelerden kurtulamıyordu. Genç adam esirinin taşmakta olan göğüslerini saran büstiyerin üzerindeki puantiyelere bastıra bastıra parmaklarını yürüttü, Elif'in sol meme ucunu buldu ve işaret parmağıyla satenin üzerinden bastırmaya ve yavaşça vurmaya başladı. "Hoşuna gidiyor mu küçük hanım?" diye sordu parmağını memeciğin üzerinde gezdirerek "biliyordum hoşuna gideceğini, bak gördün mü? Tomurcuk oldu". Kadıncağızın meme ucu uyarılmış, sertleşmişti. Elif'in yüzü utançla kıpkırmızı oldu. Arda kadının kızaran yanağını okşayarak "yabani bir çiçeğe benziyorsun" dedi "seninle sevişmek çok tutkulu olacak". Elif öfkeyle böğürdü, ağzındaki toptan kurtulmak için deli gibi çırpınıyordu ancak silikon top ensesinden sıkıca bağlanmış kayışlar sayesinde yerinden kımıldamıyordu.




"Ben aşk dolu bir adamım" dedi Arda başparmağını ağzında iyice ıslatarak, "tutku benim için her şey". Elif karşısında dimdik erekte olmuş olan Arda'yı öfke ve dehşetle oturduğu yerden izliyordu. Nasıl bir adam onun gibi bir kadını böyle kıskıvrak tuzağa düşürebilir ve tecavüz edebilirdi? Arda'nın ıslattığı parmağı dolgun dudaklarında dolaşırken o da başını savurmaya ve boğuk çığlıklar atmaya devam etti. Elif'in dudaklarına bordo ruj çok yakışıyordu ve genç adamın da tahammülü kalmamıştı; diğer eliyle Elif'in kafasını arkadan sıkıca tutarak sabitledi. Kadıncağız kendisinden 20 yaş genç bir delikanlının önünde yarı çıplak ve tamamen savunmasız bir durumdaydı. Arda kölesinin başını iki eliyle sıkıca kavradı, yavaşça Elif'in saçlarını okşadı. Elif tekme atmak istedi ancak bacakları dizlerinden ve ayak bileklerinden ipek kurdelalarla sıkıca bağlanmıştı. Çırpındıkça göğüsleri büstiyerden fırlayacak gibi oluyordu. "Ne kadar da heyecanlısın" dedi Arda gülümseyerek "Uzun süredir sevişmiyorsun sanırım?". Kadın bedenini, iffetini korumak için çaresizce çırpınıyordu ve çırpındıkça bilekleri çok acıyordu. Tecavüze uğramaktan korkuyordu.



  En sonunda genç adam kadını kollarından kavradı, yatağın üzerinde çevirdi ve çabuk bir hareketle yüzüstü yatağa yatırdı, sağ eliyle kafasını yastığa bastırdı. Elif çaresizce, sağ yanağı siyah satene yaslanmış bir biçimde böğürdü, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. O çırpınırken Arda da bacaklarını bağlayan kurdelaları çözüyordu. Genç adam çok sert bir tokat attı kölesinin kalçasına "Domal bebeğim". Elif çırpınmaya devam etti. Ne olursa olsun teslim olmamaya kararlıydı. Arda kadının kalçalarını sertçe çimdikledi. Elif boğuk çığlıklar attı teni dağlanırken. Canı çok yandığı hâlde kendini kesinlikle Arda'ya ikram etmiyordu. Arda da çok sabırsızlanıyordu. Elif kalçalarını kaldırmıyor, kasıklarını açmıyordu. Kalktı yataktan oyuncak dolabından genişçe bir ipek eşarp aldı. Elif fırsattan istifade doğrulur gibi oldu ancak genç adam çabuk bir hamleyle kadını tekrar sırt üstü yatağa yatırdı, üstüne çıktı ve ipek eşarpla gözlerini bağladı. "Keşke bu kadar yaramazlık yapmasaydın Elifciğim" diye fısıldadı Arda, kadının gerdanını öptü, alt dudağını yaladı ve sırayla kulak memelerini emdi. Elif'in içi ürperdi, hatta ıslanıyordu galiba. Arda kalktı tekrar oyuncak dolabına gitti, uzaktan tasmaya benzeyen, kenarlarından deri kayışlar sarkan, genişçe bir çelik halka çıkarttı. Esiri ne olup bittiğini göremiyor, siyah satenin üzerinde doğrulmaya çalışıyordu. Arda kölesine arkadan yaklaşıp Elif'in göğüslerini sıkıca kavradı. Memeleri avuçlanınca kadın tekrardan ürperdi. Elleri arkasında kelepçeli olduğundan kendini savunamıyordu ve genç adama karşı düştüğü bu davetkâr durum utanç vericiydi, öte yandan Arda memelerini büyük bir şehvetle sıkı sıkı tutuyordu, ki bu da ister istemez iştah uyandırıcıydı. Arda Elif'in meme uçlarına, büstiyerin üzerinden, 1 dakika kadar yavaşça masaj yaptı, kadını iyice gevşetti. Elif çırpınmayı bırakmış, boğuk çığlıkları güçsüz iniltilere dönmüştü. O sırada Arda Elif'in ensesindeki kayışları çözdü, kadının ağzını tıkayan silikon topu çıkarıverdi. Elif ağzı boşalınca önce bir yutkundu. Sonra derin bir nefes alıp avazı çıktığınca bağırmak için ağzını açtı. Ancak Arda hiç vakit kaybetmemişti; Elif ağzını aralar aralamaz çelik halkayı kadının dişlerinin arasına yerleştirdi, doğrulttu, halkanın kenarlarına bağlı deri kayışları, kölesinin ensesine çekip, sıkıca bağladı. Elif ne olup bittiğini anlayamadan çelik halka ağzına takılmış, çığlığını bir anda kesmişti. Kadıncağız, göremese de, ağzındaki tıkacın bu kez çok daha sert olduğunu farketmişti. Ancak nasıl bir şey olduğunu, ne işe yaradığını ve birazdan başına gelecekleri anlamamıştı.



  Arda kadını doğrulttu, omuzlarından sıkıca tuttu ve bir hamlede gözlerini örten eşarpı çıkardı. Elif bir anda dimdik erekte olmuş Arda'yla burun buruna geldi. Yatağın yanı başında duran aynadan vaziyeti gördü: Arda ağzına çelik bir halka takmıştı ve halka deri kayışlarla sımsıkı başının arkasında bağlanmış, yerinden oynamıyordu. Elif'in ağzı öylece açık duruyordu, çelik silikon gibi de değildi, sertti, ısıramıyordu. Arda başparmağını Elif'in dudaklarında gezdirdi, sonra kölesinin ağzına soktu. Elif çaresizdi, elleri kelepçeliydi ve ağzı ardına kadar açıktı, savunmasızdı. Arda kölesinin ağzına ne isterse koyabilirdi. Genç adam sabretmedi, hemen soyundu, kadının kafasını sıkıca tuttu ve halkadan içeri girdi. Elif çaresizce ağzına aldı delikanlıyı, direnemedi. Boğazına kadar geldiğini hissetti, başını sallamaya, ağzından çıkartmaya çalıştı. Ancak genç adam Elif'i iki eliyle sıkıca kafasından tutmuş, hareket etmesine izin vermiyordu. Arda girebildiği kadar derine girdi, Elif'in sıcaklığını bütün hücrelerinde hissetti. Kölesinin üzerindeki egemenliğinin tam olduğuna emin oluncaya kadar böyle bekledi, sonra fısıldadı "Yüzüme bak". Elif utanç içindeydi. Yatakta oturmuş, kalkamıyor, direnemiyordu. Kelepçeli elleri artık çırpınmayı bırakmış, ağzına delikanlıyı almıştı. Arda tekrar fısıldayınca yüzü utançtan kıpkırmızı oldu "Gözlerimin içine bak Elif". Kadın gözlerini kaçırdı ancak efendisi ona haddini bildirmeye kararlıydı. Arda esirinin ağzının içinde gidip gelmeye başladı, elleriyle de kadının kulaklarını kavradı. "Haydi annecik, bak yaramazlık yaparsan kulağını çekerim" Arda gidip gelmeye devam ediyordu. Elif'in o anda direnci tamamiyle kırıldı, dolgun yanaklarından birer damla yaş süzülürken gözlerini sahibinin gözlerine dikti. Arda kölesinin yüzündeki çaresizliği görünce daha da tahrik oldu, kadının ağzında hızlanarak gidip gelmeye başladı. Elif sessizce ağlıyordu. Arda yavaşça Elif'in başını okşamaya başladı, "Ne kadar tatlı bir şey olduğunu biliyor musun küçüğüm?", iştahı iyice kabarmıştı genç adamın, "Dilini kullan, uslu bir kız ol ve dilini gezdir". Elif diliyle gider gitmez Arda zevkten ürperdi. Büyük bir istekle kadının ağzında gidip gelmeye başladı genç adam, gözlerini kölesinin gözlerinden ayırmadan. Bir yandan da elleriyle esirinin başını okşuyor, kadın ters bir hareket, bir itaatsizlik göstermesin diye ona kimin efendi olduğunu unutturmuyordu. Arda gidip geldikçe Elif'in ağzı tükürük doldu, kadının nemli sıcaklığı, itaatkâr bakışları genç adamın bütün direncini kırdı. Arda bütün enerjisini tüketircesine boşaldı.


Genç adam ayakta zor duruyordu, ancak yürüyebildi ve komodinin üzerinde duran sürahiden bir bardak su doldurdu. Kadının yanına gitti. Elif'in ensesindeki kayışları çözdü, ağzından halkayı çıkarttı. Kadıncağız halka çıkar çıkmaz öksürmeye başladı. Arda elindeki su bardağını kölesinin ağzına dayadı içsin diye. Elif yutkundu ve kana kana suyu içti. Hepsini yutmuştu. Kadın genç sahibinin gözlerine baktı yeniden. İçinden bağırmak geçiyordu ama bir işe yaramayacağını biliyordu; yatağın üstünde duran ağız topuna baktı, Arda istese ağzını tıkayabilirdi. İtaatsizliğinin bedelini az önce utanç verici bir biçimde ödemişti. Genç adam kadının yanaklarını okşadı "Şimdi barıştık mı Elif?" dedi "Bundan sonra uslu duracak mısın?" Elif öfkeden köpürecek gibiydi; yüzü kızardı. Ancak ne yapabilirdi ki? Arda'yla sevişecekti, bundan kaçışı olmadığını o da kabul etmişti artık. "Seninle arkadaş olmak istiyorum bebeğim" dedi Arda tok bir sesle, "Ancak yine de bu samimiyetimi suistimal etmeni istemem", şimdi kadının bacaklarını okşamaya başlamıştı, "Kölem olduğunu ve itaat etmen gerektiğini...", Arda tekrardan kadının göğüslerini sıkıca tuttu, "İtaat etmezsen de sana ceza vermek zorunda kalacağımı...", Elif'in saçlarını elleriyle taradı, tekrardan başını okşayarak onun üzerinde kurduğu egemenliği hissettirdi, "Bu nedenle de uslu bir kız olmanı istediğimi unutma, tamam mı?". Elif'in yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu. Elleri kelepçeli, yarı çıplak, çaresizce yabancı bir erkeğin yatağında esir olması yetmiyormuş gibi bir de bu küçük düşürücü sözler içinde bulunduğu durumu daha da katlanılmaz hâle getiriyordu. Arda parmaklarını ağzında ıslatıp, Elif'in dudaklarında gezdirmeye başlamıştı şimdi. "Aç ağzını" dedi parmaklarını kadının ağzına sokarken, "daha da aç", diğer eliyle de yatağın üzerindeki ağız topunu almıştı. "Em" dedi Arda. Elif, ağzında efendisinin parmakları olduğu hâlde "Lütfen..." demeye çalıştı. Genç adam ise arzu doluydu ve çok sabırsızdı. Kadının bütün itirazlarına karşın topu kölesinin ağzına tıktı, kayışlarını bağladı. Elif deli gibi başını salladı ancak silikon top yine ağzındaydı...



  Genç adam, kölesinin yanına oturdu, bacaklarını okşadı, kulak memesini yaladı, öptü, emdi. "Seninle sevişmek istiyorum Elif" diye fısıldadı. Elif ürpermişti kulak memesi dillenince. 15 dakika kadar önce ağzıyla bütün enerjisini tükettiği adamı şimdi tekrar canlandırmıştı itaatkârlığıyla. "Oğlun kaç yaşında?" diye sordu Arda, "Genç delikanlı olmuş olmalı". Elif öfkeyle böğürdü. "Oğlunun arkadaşlarıyla da sevişiyor musun böyle?" diye fısıldadı kadının büstiyerini aşağı doğru sıyırırken "Onlara birinin öğretmesi gerekir böyle şeyleri" Elif kendini parçalarcasına çırpındı, çıplak memeleri olgun birer meyve gibi sallandılar, kelepçeler bileklerini koparacak gibi oldu, yüzü öfkeden kıpkırmızıydı. Ama Arda disiplinsizliğe izin verecek biri değildi: eline bir kırbaç aldı yandaki masanın üstünden, "Şimdi biraz göğüslerinle çalışacağız" dedi. Elif genç adamın gözlerinin içine nefretle baktı ve o anda deri kırbaç çıplak memelerinde şakladı! Kadın boğuk bir çığlık kopardı. Arda bu kez daha sert bir biçimde kırbacı kadının memelerinde şaklattı. Deri kırbaç meme uçlarına denk gelince Elif'in canı çok yandı, ama çaresiz ağzındaki silikon topu ısırdı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Memecikleri kıpkırmızı olmuştu. Arda "Sakin ol küçük hanım" dedi ve var gücüyle kölesini kamçılamaya devam etti. "Eğer gençlere sevişmeyi öğreteceksen kelepçelerin senin bileklerinde olmaması gerekir Elif", kırbacın saçakları tekrar kadının memeciklerini dövdü, "Genç bir erkek senden şefkatli dokunuşlar bekleyebilir. Belki de üste çıkmanı ve heyecanını gidermeni arzulayabilir. Ama yeni yetme bir delikanlının seni yatağa bağlamasına izin verirsen Elif...", genç adam arzusu gözlerinden okunuyordu, "Bu senin için çok zor bir tecrübeye yol açabilir". Arda aşkla kölesinin çıplak memelerinde kırbacını şaklattı. "Eğer senin gibi olgun bir dişiyi, böyle yarı çıplak yatağa bağlı bir vaziyette, heyecanlı bir ergenle yalnız bırakırsak..." Arda kırbacını bıraktı, ona nefret ve korkuyla bakan gözlerin içine bakarak kölesinin bej renkli ipek külodunu yavaşça sıyırıp çıkarttı. Elif artık çıplak bir kadındı ve efendisi ona karşı istekle, şehvetle dolmuştu. "Durmadan, nefes almadan sevişmek, hatta iflahın kesilene kadar sevişmek zorunda kalabilirsin" diye fısıldadı Arda dermansız kölesine doğru eğilip "Çünkü sen her ne kadar boşaltırsan boşalt, senin çıplak bedenini, ellerin bağlı ağzın tıkalıyken tamamen savunmasız kalan bu güzel memelerini kamçılayan bir erkek, tekrar tekrar arzu ve istekle dolacaktır." Genç adam kadınının bacaklarını yavaşça ama sert bir biçimde araladı ve kasıklarını kölesinin kasıklarına yasladı. Elif utanç ve öfke içerisinde bakakalmıştı Arda içine girerken. Genç adam çok istekli bir biçimde yarıyordu Elif'in kadınlığını; ve Elif'in ilk iniltisiyle birlikte kontrolünü kaybetti... Arda kadının sol bacağını omzuna alıp hunharca gidip gelmeye başladı, hızlandı. Elif genç adam gidip geldikçe daha çok inledi, ağzındaki silikon topu kuvvetlice ısırdı ve inledi. Kadın efendisine teslim oldu, bacak omuza pozisyonda inim inim Arda'yı içine aldı dakikalarca. Delikanlı kölesinin bacakları arasında doyuma ulaştı.



 

   

12 Kasım 2020 Perşembe

Andy's Women - Susan


   Susan was a black-haired woman in her 40s with 2 children. She had a well-going, peaceful family life. She was neither skinny, nor curvy, depending on the spectator, could be considered as a casual or a hot woman. And that that she was really hot: As usual, before getting out, she has done her make up in the morning. Her claret red lipstick that she applied was giving her an attractiveness suitable for her age. But this was not the main thing that makes her extremely hot that day.

   When she regained her consciusness, Susan realised that she was blindfolded. Her eyes were covered with a broad cord made of black silk. Her arms were thightly bound behind her back with a leather monoglove, with her elbows touching each other. This black leather monoglove was firmly tightened and knitted with silk straps. Leather straps attached to it, were passing over her shoulders and join together on her back in a metal ring, where a third leather strap was attached down, so in this way, the monoglove was not slipping anywhere and the captive's arms were secured strictly where they were. Susan had only a black satin top covering her breasts and a sheer brief made of black lace, buckled in both sides. Her sheer black stockings were attaced carefully to her black garter belt and her legs were tied with a pair of leather straps at her knees and ankles. She had black 5" stilettos on her feet and her hair was tied horse tail with a black velvet ribbon. That's why Susan was much hotter than ever, that day.

   When she realised that she was bound, she started to struggle. But she got that she was totally trapped, she tried to yell. But she was silenced with a 2" ball gag made of white silicon, leather straps buckled tightly on her neck. She groaned hoarsely, the silicon ball in her mouth was too big that she could barely move her hide. Andy, heared the groanings of his slave, and stormed to the bedroom. There, Susan was struggling helplessly on the bordeaux satin linens. He held the woman that he trapped by adding sleeping pills to her drink from her shoulders and kissed her neck. Susan started to struggle fiercely. She pulled to her ties, to set herself free from the leather monoglove, but this was impossible, and barely she could move her legs. The ball gag was not letting her speak. "So the Lady woke up" said Andy, sitting aside, "I was getting impatient, honestly". Susan got mad and started to cry bitterly. Andy got closer to her ear and whispered "Don't be a naughty girl now, please. I don't want to hurt you." and began to caress Susan's legs slowly. Susan  was struggling enormously so that her breasts could burst out of the satin top. Andy plunged his right hand inside the woman's brief and fingered Susan's vagina. Susan was weeping for her dignity. She couldn't resist, run away or scream for help. Andy was full of lust. He held her slave in black from her waist with both hands and made her sit on his lap "Now, behave yourself and be a good girl, or I will discipline you" he said. Susan continued to struggle. Andy said "Alright" and unbuckled Susan's brief. Susan cooled down with fear when she felt herself naked. Totally feminine, she was sitting helplessly  on the lap of a more lustful and much younger man. Suddenly Andy lay her prone to his lap and began to slap her bare buttocks harshly. "Here you have your punishment, you naughty girl". Susan continued to struggle as she groaned. She was whimpering while Andy's hard slaps coming down to naked skin. Suddenly Andy hold her, and made her stand up.

    It was quite challenging to find balance on those 5" stilettos. Arda took a chain hanging from the ceiling, and locked it together with the hook attached to the bottom of Susan's monoglove, with a padlock. Then, he untied the leather straps, holding her legs together. When her legs were released, she tried to move out, but the monoglove that she was wearing was pinned to the chain. Arda took a telescopic spreader bar with leather cuffs. He buckled the cuffs to Susan's ankles. Now Susan was unable to get her feet together. Andy opened the spreader bar wide, so Susan's legs were totally spreaded. the spreader bar was strong, and Susan's thighs were all open to her master's desires. Andy moved aside and started to rotate the gear attached to the chain. The chain was rising as the gear rotates, and together, Susan's arms were moving up as well. At some point, Susan lost the balance and bent over, her arms pulled upwards and legs spread apart. She was in a strict strappado position with her hips out. Her sex was totally accessible for violations. She couldn't escape or call for aid. Andy could have sex with her as he wished.


   Andy approached her from behind, hold her breasts which were bursting from her satin top. Then he slipped his hands slowly to her waist, caressed her hips gently. Suddenly he rammed Susan with a single move. He pulled it out slowly, and rammed again harder. Susan felt the whole man inside her. Andy moaned with pleasure and continued to do her slowly. Susan was weeping bitterly as she was getting raped violantly. She was drooling, since her mouth was kept open wide with the ball gag, and her salive was joining with her tears coming down. She couldn't move and as her violator rams her, she was trembling, her breasts were forcing the black satin. Andy took the pace, and increased the heat, beginning to slap Susan's bare hips. The helpless woman bent over gorgeously before him, had driven Andy crazy. He grasped Susan's horse tail and pulled with lust. The poor woman pulled the straps that restrain her arms and ankles in pain and anger. Andy reached to a climax and came in.

   "You are delicious, baby" said Andy, while he moved towards his toy locker. He took a riding crop, and get behing the woman again. Susan had paused struggling, she was trying to relax. She was in such an uncomfortable position. Her arms and legs got numb. She was terrified and cluelessly waiting for the man behing him. Andy began to caress Susan's hips with the leather tip of the crop. Right in that moment, when she felt the hard leather on her bare skin, Susan started again to struggle fiercely. But it was useless. Andy started to beat her slave's hips relentlessly. He was erected anew, but didnt hurry. He unlocked the chain that was holding Susan's arms up and released her from that strappado position. The woman relaxed for a while, but still her arms were bound. Andy moved before her, and take the silk blindfold off. Susan was gazing at him with hatred. Andy caressed her cheek gently and said "If your agony becomes unbearable, just bite the ball in your mouth as much as you can". Susan looked at him like a fearful deer. Andy began to whip the woman's breast with his riding crop. He was beating her tits with lust and aiming to her nipples behind the black satin. She couldn't do anything while her breasts were beaten harshly. She pulled her restraints, but her arms were quite secured in the monoglove. She moaned helplessly. She was in deep agony, so she did the only thing that she could: She bit the ball.  She was trying to move her body but she couldn't escape from getting whipped. Suddenly Andy threw the riding crop and put her arms around Susan's neck, pulled her hair. Susan bit again the silicon ball in her mouth with pain. Andy got inside her. Susan tried to close her legs together, but the spreader bar was not let her. Andy could easily contact the woman's vagina, whose legs were spread wide. He put his finger inside her bum. Susan was groaning but Andy had lost the control; he pulled again Susan's hair harshly and rammed her at full power. Under all this pain, Susan felt again that the young man came inside her.

   Andy unlocked the chain that is restraining Susan's movement and pushed her to the bed. Since her legs were fixed spread apart, she lost her balance and found herself on the satin linens. Arda jumped over, released the straps buckled over Susan's ankles and took the spreader bar off. Susan tried to close her legs while they were free but Andy held her shanks strictly. Susan began to struggle. So the young man fixed the woman's right leg on the bedwith his left hand and took her other leg to his shoulder. Susan was swearing but as she was silenced with the ball gag, all that was heard was just iligible groanings. Andy stuck his lips to her vagina and gave her a wet kiss. This first kiss is followed by other ones and he started to lick her. Susan, lost the control, and began to moan. Andy, realising that she wa aroused,  took the red vibrator beside the bed, push it inside Susan and turned it on. Susan tried to resist but useless it was. Andy said "keep quiet my love" whispering to her ears and increased the rate. Susan started to shiver. Andy got that she was totally wet, said "very well little girl, keep going" and increased the vibrator's rate to the highest level. He held it in place while she began to come. Susan, totally lost control, struggled helplessly. At that moment, while Andy tried to hold his slave still by grabbing her by her arms, hair or legs, suddenly Susan's right tit burst out the satin top. "Naughty girl!" said Andy, while taking the vibrator out of her, "Why don't you behave yourself?", slipped the top a little more leaving her both tits totally naked and grabbed them tight. "Don't you know that you are bearing two fire balls under your neck?". The young man was full of pleasure again and realised that he was losing the control. He took the silk cord and blindfolded his captive again. Then he took a thin chain which has nipple clamps on both ends. He grabbed again Susan's plumpy tits and rubbed her nipples with his thumbs. The woman, who has just lost control with the orgasm, got aroused again. Andy, didn't waste his time and clamped his slave's nipples. Susan, moaning half-faded, suddenly felt the cold metal pinching her sensitive nipples. Her muffled screams were exciting. She was hurt. Andy said "Young lady, if you don't behave and cover your breasts, it is my duty to buckle and redress them". Susan struggled with pain but the monoglove was strong enough to keep her helpless. The very woman who reached the orgasm a few minutes ago, was still totally trapped with leather straps and her mouth was gagged, and now her nipples were clamped as well. Andy kissed and sucked her earlobe, and licked inside. He pulled gently the nipple clamps. Clamps pinched more when their chain was pulled, so the woman jumped with agony. Andy, totally drunk with the pleasure, could not keep her on his lap. Susan, hastily jumped from the bed, tried to escape, but she was blindfolded, couldn't see her way, her arms were bound so she couldn't move freely and her heels were too high to run. She moved to the door, and tried to scream while she was silenced with the ballgag. Andy was so satisfied with the agony that he gave to his slave, hardly could stand up, grabbed her from her garter's cord. When Susan struggled to escape, the stocking is unbuckled, and she was set free. The woman made it through the corridor, blindfolded and bound, she started to rush with high heels. Thus Andy grabbed the chain hanging from Susan's nipples. When the metal clamps pinched her nipples more, Susan stopped with the agony. Her nipples were hurting too much and the pain became unbearable. She held still. Now she was crying helplessly and her tears were running under her black silk blindfold and joining with her saliva around her ballgagged mouth. Her mascara had smudged as she wept. That look turned Andy on again, "You are such a naughty girl Susan, here you will learn discipline!" he whispered. He brought her back to the dungeon-room by pulling her nipple clamps' chain and locked the door. Andy desired to spank her hard
so she would learn to behave before her master. He took a leather covered spanking paddle and smashed Susan's bare hips. Spank! Susan turned mad again with agony but Andy easily steered her thanks to her nipple clamps, "Hold still young lady!". Susan stood still on her 5" stilettos. Andy was full of lust and kept spanking his woman's hips. Susan was at her limit; She had been whipped, spanked, raped and tortured for more than an hour but his captor was warming up more while she was getting exhausted. Andy pulled his slave by her hair to the bed again. He kept her on prone, spreaded her legs wide, put his body between them. Susan felt him again inside her. Andy was overjoyed. The woman was weeping continuously. Andy realised that he would cum easily, so he drew himself back, took a deep breathe. He took again the paddle and spanked his slave's hips again. Then suddenly he turned Susan to supine position and spread her legs apart. Andy started to lick her vagina. He kissed, sucked and licked Susan's vagina until she got totally wet. Then he held her shanks strong, took his captive's legs on his shoulders and got in again. Susan, totally resigned and defeated, waited for him to cum. At that moment Andy pulled her hair with one hand while pulling her nipple clamps' chain with the other. Susan has almost feinted because of the pain but his master had already come.

Susan was weeping silently and her nipples were dopey. Andy was still on her and had merely passed out. He leaned on Susan's ear and whispered "If you promise me that you'll keep quiet, I'll untie you. Do yo promise me little lady?". Susan shook her headed. Andy released the buckled leather straps on her neck and took the pearl white ball gag off. Then he took the silk blindfold off. He made the woman sit on his lap and buckled her stockings to her garter belt again. She was still strictly tied thanks to the leather monoglove that covers her arms. Andy took the velvet ribbon off and released her deep dark hair free. Susan had been tortured and raped since she woke up and her hair was totally uncombed now. She was moaning with pain as Andy pulled her nipple clamps occasionally and this wwas turning him on again. Susan felt that his captor got hard again! "It struck again!" he said cheerfully, "Come on, one more time!". Susan gazed with begging eyes, and could only say "Please...". Andy put his index finger to her lips "Hussshh... You must obey" he whispered, "And also you should call me 'master'!" Susan started to weep again. "Now, be a good girl and serve your master, you little kitty" he said, "I want you to lick me like a little kitty". Susan couldn't believe to her ears! She was over 40 years old and was sitting on the lap of a young man half that old, in such an obsene outfit. She was totally helpless, under severe bondage, so she obeyed. The woman put her lips to his master's body and started to lick. Andy hold her head steadily and caressed her hair gently. Susan continued by sucking his nipples. Andy got totally hard now, "Oh Susan... I hope your children won't witness what you are doing now..." whispered full of pleasure, "That's really inappropriate for a mother... Delicious..." Susan's face turned red with shame, thought of her kids. Their mother, totally enslaved, was in black satins and sheer stockings, most sexy, clover clamps on her nipples and her arms tied with a leather monoglove, so strict that her elbows touching, she was trying to please this young man, her master. She went down and her lips found his master's penis. Andy felt warmth of his slave's mouth. A humid warmth, a mother's warmth. Susan continued to suck him with her tongue. Andy relaxed, but he asked for more pleasure: he took the nipple clamps off. The pain struck Susan when all the blood flowed back to her dopey nipples, but her master kept her still by holding her head firmly, so she could continue to serve him. The woman took it all, deep in her throat. Andy started to caress her hair, her cheeks. Susan was sucking continuously to put an end to her agony, she was sucking all of it. Enslaved, punished, raped and totally defeated, she sucked her master and Andy came into the submissive woman's mouth... 

17 Ocak 2020 Cuma

Seks Kölesinin Günlüğü: 5 - İtaat

   Sevgili günlük,



   Ertesi sabah gayet ıslak bir biçimde uyandım; sağ eli bacaklarımın arasındaydı ve parmakları kadınlığımı uyarmıştı. Yavaş ama kuvvetli bir biçimde beni okşuyordu. Kendimi kaçırmaya çalıştım ama ellerim yatağımın köşelerine kelepçelenmişlerdi ve ayak bileklerimden de deri kayışlarla bağlanmıştım, bacaklarım ardına kadar açıktı. Yavaşça klitorisime masaj yapmaya devam etti. İtiraz etmek için ağzımı açtığım anda istemsizce inledim. Çok utanç vericiydi ama haz doluydum. Çaresizce alt dudağımı ısırdım inlememek için. Çırpınamıyordum; yatağa bağlıydım ve dokunuşları beni gevşetiyordu. Üzerimdeki saten gecelik karnıma kadar sıyrılmıştı. Parmaklarını iyice içeri soktu, sertleşen klitorisime kuvvetlice bastırdı. Çığlık atmak isityordum, ancak ağzımı açamıyordum hazdan. Durmadan okşuyordu beni, kadınlığımı. Ellerim titremeye başladı, bileklerimi saran çelik kelepçelerin şıngırtısı arttı. Okşamaya devam etti beni. Daha sert, daha seri okşadı. Ayak bileklerimi saran deri kayışlara, ellerimi kesen kelepçelere asıldım ve inim inim inledim. Boştaki eliyle ağzımı kapattı. Sımsıkı bağlıydım, ağzımı da, eliyle çenemden bastırarak kapamıştı. Okşamaya devam ediyordu, bense ter içinde, inim inim inliyordum. Parmakları bacaklarımın arasında oluşan ıslak tepeciği kuvvetlice ovalarken direncim kırıldı. Onun ellerinde çaresizce boşaldım.



   Yataktan kalktı, kelepçelerimi çözdü. Ayak bileklerime bağladığı deri kayışları çıkardı. Sonunda bacaklarımı kapatabilmiştim. "Haydi kalk, yıkan" dedi, "Unutma bugünden sonra cici kız olacaksın, uslu kız". Resmen benim üzerimde egemenliğini ilan ediyordu! Gerçekten çok küçük düşürücüydü. Hızlıca bir duş alıp çıktım, odama geçtim. Hâlâ yatakta oturuyordu ve elinde dantelli ipekten bej renk bir çamaşır takımı vardı. "Yaklaş" dedi parmağıyla işaret ederek. Ne yapmaya çalıştığını ilk başta anlamadım, sonra üzerimdeki havluyu sertçe çekip savurdu. Elindeki külodu ayak bileklerimden geçirip giydirdi ve kalçalarıma sert bir  tokat attı. İnledim. "Şşş... Uslu dur" dedi. İpek sıkıydı ve kasıklarımı biraz rahatsız ediyordu. Derken aynı renk bir jartiyer ve sutyen giydirdi. Sonra sertçe kolumdan çekip beni kucağına oturttu. Bir çift ten rengi ince çorap çıkarttı. Sırayla ayaklarımdan geçirip, yavaşça bacaklarımı okşaya okşaya yukarı çekti ve jartiyerime kopçaladı. Gerçekten çok erotik bir andı. Bir yandan da çok utanmıştım. Hiç ses çıkaramamıştım. Sonra aniden kalçamı çimdikledi ve birden sıçradım kucağında, "Haydi kalk giyin" diye buyurdu. Dün gece beni yatağa kelepçelemeden önce gösterdiği kıyafetleri görünce hatırladım: o eteğin altında jartiyerle işe gitmemi beklemiyordu herhalde! Tereddüt edince cezası gecikmedi, bu kez çok daha sert bir tokat indi kalçama. "Ayy!" diye küçük bir çığlık attım. Gözlerim dolmuştu. "Bu eteği giyemem, herkese rezil olurum" dedim utanç içinde. "Efendim" dedi. Bir anlam veremedim, "Anlayamadım?" dedim. Üzerine basa basa "Artık bugünden itibaren bana 'Efendim' diye hitap edeceksin" dedi, "Her cümleni 'Efendim' diye tamamlayacak, emirlerime mutlak itaat edecek ve uslu bir kız olacaksın. Eğer itaat etmezsen..." şimdi parmakları tekrar bacaklarımın arasındaydı, "doğruca zindana gidersin". Filistin askısı, deli gömleği, ağız topu ve üzerimde kullandığı, kullanmadığı diğer oyuncaklar geldi aklıma! Ona "Efendim" dememek için bir şey söylemeden şifoniyere yöneldim. "Anlaşıldı mı?" diye sordu. Ona dönüp, başımla ürkekçe onayladım. "Sana bir şey sordum Özlem, anlaşıldı mı?" diye tekrar etti. Adi adam beni küçük düşürmekten zevk alıyordu. "Evet efendim" dedim sessizce. Utançtan yerin dibine girdim! Sonra da çaresizce gri mini eteği ve beyaz gömleği giydim. Üstüme pardösümü alıp, evden çıktım.



   Oysa ki asıl utanç şimdi başlıyordu: Ofise girene kadar sorun olmamıştı ancak pardösümü çıkartınca bütün gözler bana döndü. İlk kez mini etekle gelmiyordum ama bu seferki birkaç parmak daha kısaydı sanırım. Jartiyer giydiğim belli oluyor muydu acaba? Diğer kızlar yanıma gelip "Bugün pek şıksın Özlem", "Ne bu güzellik şekerim?" diye samimiyetsizce iltifatlar ettiler. Oysa ki gözlerinden okunuyordu içlerinden neler dedikleri, nasıl ayıpladıkları. Kendilerinin ne mal olduğu belli, ancak biraz açık giyindim diye bana pornocu muamelesi yapıyorlardı. Kaltaklar. Yine de erkeklerin gözleri üzerimdeydi, bakmadan bile farkedebiliyordum. Frikik vermemek için masamdan hiç kalkmamaya çalıştım. Yalnız öğle molasından dönüşte bir ara masamın önüne düşmüş bir kalemi almak için gayriihtiyari çömelince rezil oldum: başımı kaldırdığımda bütün erkeklerin ağızlarından salyaları akıyordu. Utançtan kıpkırmızı oldum! Keşke şimdi zindanda olsaydım da şu sahneyi yaşamasaydım. Gerçekten  kamçılanmayı yeğlerdim. Herkesin beni gözleriyle soyduğunu hissedebiliyordum. İçinde bulunduğum durumun ne kadar çaresiz olduğunu bilmiyorlardı tabii. Gerçi bilselerdi de bana yardımcı olmak şöyle dursun, bu durumdan faydalanmayı, bedenimle arzularını doyurmayı isterlerdi. Frikik vermemeye ve benimle ilgili vahşice fanteziler kuran erkeklerle göz göze gelmemeye çalışarak günü bitirdim bir biçimde. İmkanları olsa, eminim o gün bir saniye bile kucaktan inmezdim. Bu, geceleri oyuncağı olduğum fantezilerden çok daha utanç vericiydi.



   Pardösümü giyip işten çıktım. En yakın durağa doğru biraz yürümüştüm ki karşıma çıktı! Gülümsüyordu yine; üzerimde kurduğu egemenliği hissettiren bir gülümsemeydi bu. Elinde bir tasma vardı! "Benimle gel" diye buyurdu gözlerimin içine bakarak. Çaresiz "Peki efendim" deyiverdim. Elimden tuttuğu gibi beni yakınlardaki bir Über aracına soktu. Şoförle aramızdaki perde kapalıydı. "Günün nasıl geçti?" diye sordu tasmayı boynuma geçirirken. Uysal bir biçimde boynumu uzatıp yanıt verdim. "Teşekkür ederim efendim". Sonra cebinden araba anahtarlığı gibi bir şey çıkarttı ve düğmelerine basmaya başladı. O anda birden irkildim; külodum titremeye ve beni uyarmaya başlamıştı! Gözlerimi gözlerine diktim, "Ne yapıyorsun!?" dedim. O ise yalnızca düğmelere basmaya devam etti ve bacaklarımın arasındaki titreşimler hızlandı, "Ne dedin sen Özlem?". Sabah bana giydirdiği külot vibratörlüydü! Titreşimler kasıklarımı ele geçirmişlerdi, kontrol ellerindeydi. Ağzımı açtığım anda bir inilti çıktı. Çok utanç vericiydi. Külodu çıkartmak için bir hamle yaptım; ancak jartiyerin kopçalarını çözmeden bu mümkün değildi; titreşimler arttıkça ellerim de titremeye başlamışardı. Elimi ağzımla kapayıp sessizce inlemeye devam ettim. Boştaki eliyle bacaklarımı okşayarak "İyi misin Özlem?" diye sordu. Bense çığlık çığlığa boşalmamak için kendimi zor tutuyordum."Dur sana yardım edeyim" dedi ve bacaklarımı okşayan eliyle gömleğimin ilk birkaç düğmesini çözdü. Sutyenimin askılarını kenara doğru sıyırdı ve göğüslerimi açtı. Ağzında ıslattığı parmaklarıyla sertçe meme uçlarıma bastırmaya başladı. Bedenimi ele geçiren titreşimler yüzünden zaten dimdik olan meme uçlarım ıslak parmaklarının sert dokunuşlarıyla daha da uyarılmışlardı. Eteğimi sıyırıp, jartiyerimin kopçalarını çözmeye çalıştım. O anda titreşimlerin şiddeti katlandı. Öyle ki gözlerim karardı, elim ayağım boşaldı. Dudağımı ısırıp inlemeye başladım. İşte o an keşke ağzım tıkalı olsaydı. İstemsizce bir çığlık kopardım. Bu çığlığı çok daha uzun ve utanç verici bir çığlık takip edecekti ki elini memelerimden kaldırıp ağzımı sıkıca kapadı. O gün bir kez daha kollarında, utanç verici bir biçimde boşalmıştım.



Yüzüm utançtan kıpkırmızı olmuş hâlde araçtan indim. Uyuşmuş kasıklarıma ve ayaklarımdaki yüksek topuklulara karşın güçlükle dengemi bulabildim. Koluma girdi. Apartmana girdik. Öyle kendimden geçmiştim ki eteğim sıyrılmış mıydı, ona bile dikkat edememiştim. Belki de bütün mahalleye o an rezil olmuştum. Eve girip salona geçtik. Hemen bir koltuğa yığılmak istiyordum. Ancak ışık yanınca benim için hazırlanmış yeni bir zindanla karşılaştım: salonumun ortasında ahşap bir boyunduruk kurulmuştu! İki kalın ayağın üzerinde yalnızca boynumun ve bileklerimin sığabileceği 3 adet deliği bulunan bir boyunduruk. Her yerim ağrıyordu, ancak cılız bir “Lütfen...” çıktı ağzımdan, “Lütfen efendim”. “Şşş...” yaptı işaret parmağını dudaklarıma götürüp, “Korkma, geçti. Evindesin artık. Ben yanındayım”. Başparmağını dudaklarımda gezdirdi, ağzıma soktu, sonra diğer parmakları da girdi ağzımdan içeri. Diğer eliyle de cebinden bir ağız topu çıkarttı. Ağzımda parmakları varken itiraz etmeye çalıştım ama anlamsız mırıltılar çıktı. “Şşş... Uslu dur. Her şey yolunda” diye fısıldadı kırmızı silikon topu ağzıma nazikçe, ama zorlayarak yerleştirirken, “Gözlerimin içine bak Özlem”. Kayışları ensemde sıkıca bağladı, Top azı dişlerime oturdu.Yanaklarımı okşadı, parmaklarını saçlarımda gezdirdi, sonra saçlarımı koklayıp “Çok güzelsin” dedi. Boyunduruğun üst payandasını kaldırdı, sol bileğimi sol deliğe koydu Arkama geçti, önce belimden kavradı, sonra kalçalarıma dayanıp sağ bileğimi de sağ deliğe koydu. Basiretim bağlanmış gibiydi, itiraz edemiyordum. Ellerini belime sarıp yavaşça yukarı kaydırdı ve sırtımdan beni bastırarak en nihayetinde boynumu da boyunduruğun orta deliğine yasladı. Payanda indi. Sağ ve sol taraflardan asma kilitler kilitlendi. Ellerini eteğimin altına daldırdı ve beni okşamaya başladı. Sonra o eller yavaşça basenlerimi ve baldırlarımı okşayarak ayak bileklerime kadar indiler ve tanıdık bir hisle karşılaştım: ayak bileklerimi kayışlarla bağladı. Bacaklarım tekrar ardına kadar açılmıştı. Sonra bir anda boyunduğu, bağlı olduğu ayakların kızakları üzerinde aşağı indirmeye başladı. Boyundurukla birlikte tabii boynum ve bileklerim de inmeye başladı ve bacaklarımı kapayamadığım için çömelemedim: beni eğilmeye zorlamıştı ve neredeyse iki büklüm olmuştum. Kalçalarım son derece davetkâr bir biçimde dışarı çıkmıştı. Hiç hâlim kalmadığı hâlde doğrulmaya, boyunduruktan kurtulmaya çalıştım. Çok sağlamdı. Bana ne yaparsa yapsın, kabul etmekten ve katlanmaktan başka çarem yoktu. Arkamdaki genç adam bedenime bütünüyle egemendi.



Elleriyle eteğimi kaldırdı tekrar ve kalçalarımı nazikçe okşamaya başladı. İstese hemen külodumu indirip içime girebilirdi, ama o sakince beni okşuyordu. Birden sert bir tokat attı sağ lobuma. İnledim. “Beni seviyor musun Özlem” diye sordu ve okşamaya devam etti. Utanmıştım, ona “evet” diyemezdim, ama “hayır” dersem de başıma ne geleceğini bilmiyordum. Derken bir tokat daha indi popoma. Bu seferki daha sertti ve galiba iz bırakacak gibiydi. Ağzımdaki topu sıkı sıkı ısırmaya devam ettim. Kalçalarıma yaslandı ve sırtıma doğru eğildi, kollarıyla beni sardı ve tekrar gömleğimin düğmelerini çözdü, göğüslerimi sıkıca avuçladı. Kasıkları kasıklarıma değiyordu ve sımsıkıydı, hissedebiliyordum. Tekrar doğruldu ve bir tokat daha attı “Beni seviyor musun Özlem?” diye tekrar sordu popomu okşamaya devam ederek. Ağzım tıkalı “Hı hı” diye başımı salladım. “Göreceğiz” dedi. Arkamda ne olup bittiğini göremiyordum ama eteğimi kıvırıp, ters düz ettiğini hissettim. Ve sonra... O metal kalpçikler kakılmış şaplağı tanıdım! Kudurmuş gibi beni şaplaklamaya başladı. Bir sağa bir sola var gücüyle vuruyordu. Canımı çok yakıyordu! Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Boğuk boğuk inledim. Var gücümle boyunduruğu sarstım, ayak bileklerimi saran kayışlara asıldım, ama yine de şaplaklanmaktan kurtulamadım. Silikon topu hınçla ısırdım acımı bastırmak için. “Sevişmek ister misin Özlem?” diye sordu bana. Ağzımda top, böğürdüm. “Ben de çok istiyorum” dedi, “Ama hazır olduğundan emin olmalıyım”. Çabuk bir hamleyle külodumu indirdi. Kollarım ve boynumdan boyunduruğa bağlı olduğumdan iki büklüm duruyordum ve bacaklarım da ardına kadar açık durduğu için cinsel temaslara karşı tamamen savunmasızdım; bana arkadan yaklaşıp istediğini zorlanmadan, pozisyonunu bozmadan alabilirdi. Kadınlığım tamamen ona sunulmuştu. Birden bacak aramda sert deriyi hissettim. Şaplağın sapını sürtmeye başlamıştı ve canım yansa da uyarılmıştım. Bir eliyle belimden kavrayıp daha sert ve daha hızlı bir biçimde sürtmeye başladı. Bacaklarımı kapamaya çalıştım ancak deri kayışlar izin vermiyordu. “Sevişmek istediğinde söyle bebeğim” dedi. Bir yandan çok utanıyordum, öte yandan tekrar içim ısınmıştı. Bedenimi teslim alsın, içime girsin istiyordum. Tekrar sorunca dayanamadım “Eeed” dedim. Çok uyarılmıştım. “Anlamadım Özlem?” dedi ve bunu bir çimdik takip etti. Boğuk bir çığlık attım önce, sonra “Eeed eendib” dedim. Ağzımdaki top yüzünden anlamsız sesler çıkartıyordum, küçük düşürücüydü. Bir zevk oyuncağından farkım yoktu. Sertçe saçımı çekince istemsizce başımı geriye attım. Çok canım yanmıştı. Hemen ardından arkadan kasıklarıma abandı; işte yine içimdeydi. Kazık gibiydi. İçime içime çakıyordu kendini. Popomu tokatlamaya başladı tekrar. Bir yandan girip çıkıyor, bir yandan da şaplaklıyordu beni. Hem zevkten hem de acıdan boğuk çığlıklar attım, silikon topu ısırdım ve böğürdüm. Gözlerimden yaşlar geliyordu ki o da kontrolü kaybetti. Zevkten elleri boşalmıştı; artık beni tokatlayamıyor, saçımı çekemiyordu. Önce omuzlarımdan kavradı, sonra da sırtıma, belime kaydırdı ellerini. Gücü kalmamıştı ve benim iki büklüm bedenimden destek almak zorunda kalmıştı. Son bir kez var gücüyle hızlandı ve kasıklarıma abandı, hızını arttırdı. Ve bir patlama oldu. Gözlerim karardı. Benim de elim ayağım çözüldü sahibim bütün enerjisini tüketerek boşalırken.

5 Temmuz 2018 Perşembe

Arda'nın Kadınları - Sevim

   Giriş katındaki dairenin salonunu örten perdeler kapalıydı ve içeriye neredeyse hiç ışık girmiyordu. Hava da kararmaya yakındı. Sokaktan geçenlerin veya apartmandakilerin içeride ne olup bittiğinden haberi yoktu. Ya da olacaklardan. Sarışın kadın salonun ortasında, bir bar taburesinin üzerinde deli gibi çırpınıyor, boğuk çığlıklar atıyordu. Sevim kırklarının ortalarında, dolgun vücutlu bir kadındı. Karşısında duran Arda ise yirmilerindeydi henüz. Genç adam, ev sahibesi onu ziyaret ettiği bir sırada bu fırsatı kaçırmak istememiş, kadını esir almış ve arzularını doyurmak için hazırlamıştı. Sevim her zaman şık bir kadın olmuştu ve Arda'nın taburesi üzerinde de bu şıklığı devam ediyordu. İri göğüsleri kırmızı saten korsenin içerisinden taşıyordu. Korsenin kenarlarındaki siyah danteller kadının meme uçlarının biraz üstünü örtüyordu. Sevim dudaklarına korsesiyle uyumlu kıpkırmızı bir ruj sürmüştü evden çıkmadan önce başına geleceklerden habersiz bir şekilde. Altın sarısı saçları da siyah ipekten bir kurdelayla bağlanmış ve bir saç filesi yardımıyla toplanmıştı ve bu şık tokanın kenarına da kırmızı güller tutturulmuştu. Kadının belini saran siyah dantelden jartiyerin kordonlarına incecik siyah çoraplar kopçalanmıştı ve ayaklarında da yüksek topuklu rugan ayakkabılar vardı.

   Arda esirine yaklaştı. Kadın daha çok çırpınmaya başladı; kolları siyah renk deri bir kılıfın içerisine hapsolmuş, arkadan sımsıkı bağlıydılar ve bu kılıfın dirsek hizasından çıkan deri kayışlar da boynundaki deri tasmaya tutturulmuşlardı. Ayak bileklerinden de tabureye kelepçelenmişti. Arda onu çözmedikçe Sevim'in kurtulması söz konusu değildi. Sevim boğuk çığlıklar atmaya devam etti Arda ona doğru yaklaştıkça. Kadının ağzında siyah renkli silikon bir top vardı ve topun kenarlarından çıkan kayışlar ensesinde ve çenesinin altında kopçalanmıştı. kadın çaresizce inliyordu. Genç adam esirine yaklaştı ve yavaşça Sevim'in bacaklarını okşadı, "Şşş... Uslu dur küçük kız" diye fısıldadı. Sonra kadının sol memesini tuttu, kırmızı satenin üzerinde parmaklarını gezdirerek Sevim'in meme ucunu buldu ve hafifçe sıktı. Kadın küfürler savuruyordu ancak ağzındaki silikon top yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyordu ve sesi de boğuk çıkıyordu. Arda başparmağıyla topu kadının ağzına doğru biraz daha ittirdi ve esirinin yanağını okşadı. Heyecandan elleri titriyordu. Sevim bütün kadınlığıyla karşısında duruyordu ve deri kayışlarla sımsıkı bağlıydı. Ona istediği her şeyi yapabilir, onu istediği gibi terbiye edebilir, onunla istediği gibi sevişebilirdi. Esirinin bacaklarını araladı, dizlerini ve baldırlarını okşayarak aşağı indi ve kadının bileklerindeki kelepçeleri çıkarttı. "Kalk ayağa sevgilim!" Sevim kurtulan ayaklarıyla Arda'ya doğru tekmeler savurmaya başladı.

   Arda bir iki adım geriye çekildi, sakince kemerini çıkarttı ve var gücüyle Sevim'in göğüslerine savurdu, ŞAK! Kadın deri kemer memelerinde şaklayınca boğuk bir çığlık kopardı ve çırpınmayı kesti. Korkmuştu. Arda tekrar Sevim'in yanağını okşadı, "Bu ilk mi olacak?" diye sordu, "İlk kez mi erkeğin seni terbiye edecek?". Sevim'in gözleri korku ve şaşkınlıktan fal taşı gibi açıldı, ağzındaki silikon topun izin verdiği ölçüde itiraz etti. Arda tok bir sesle "Ben de öyle tahmin etmiştim; bu ilk dersimiz yaklaşık 4 saat sürecek" dedi, "Eğer başını eğer ve bana itaat edersen canın çok yanmaz, şimdi in o tabureden ve diz çök!". Sevim daha çok çırpınmaya başladı, avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu, ancak ağzındaki top onu susturuyordu. Arda kenardaki masadan deri kaplı şaplağını aldı ve kadının arkasına geçti. Sevim de çırpınarak arkasını dönmeye çalışırken genç adam birden kadının altındaki tabureyi çekti. Dengesini kaybeden kadın düşmemek için ayakkabılarının burnuyla yerden destek almaya çalıştı. Arda kadını tasmasından çekiştirdi. Yüz yüze geldiler. Sevim karşısındaki delikanlının yüzündeki arzuyu gördü. Genç adamın heyecandan her yeri titriyordu artık. Parmaklarını kölesinin külodundan içeri daldırdı. Kadın tekrar boğuk bir çığlık kopartınca boşalmamak için kendini zor tuttu. Siyah satenin içinde parmaklarını biraz daha gezdirdi Arda, sonra yavaşça orta parmağıyla Sevim'in kadınlığını okşamaya başladı. "Şu andan itibaren bana itaat edeceksin küçük kız" diye fısıldadı kulağına, "Başını eğ ve bacaklarını aç şimdi". Rugan topukluların üzerinde dimdik durmaya devam etti kadın, kolları arkasında bağlanmıştı ve korsesinden taşmakta olan göğüsleri tamamen savunmasızdı, hassas meme uçlarıyla efendisi arasındaki tek şey kırmızı satendi. Arda tabureye oturdu, "Pekâlâ" dedi, sol eliyle kölesini tasmasından çekip kasıklarına doğru eğdi ve sağ eliyle de şaplağı kadının kalçalarına var gücüyle vurdu. Sevim acıdan sıçradı. İnlemeye başlayınca kadın, Arda "topu ısır küçüğüm" dedi ve kadınını şaplaklamaya devam etti. Şaplak kalçalarına indikçe Sevim boğuk çığlıklar atıyordu ve bu Arda'yı daha da tahrik ediyordu. Kadın yaşadığı ıstıraptan sıkı sıkı silikon topu ısırmış, çaresizce şaplaklanıyordu. Genç adam esirinin sessizce ağlamaya başladığını görünce iyice kontrolünü kaybetti; tabureden kalktı ve kadını hemen yandaki kanapeye yüzü koyun yatırdı, bacaklarının arasına gövdesiyle girip bütün kuvvetiyle seri bir şekilde kölesini şaplaklamaya başladı. Sevim şaplaklandıkça inim inim inliyor, ağlıyor ve çırpınıyordu. Arda daha fazla kendini tutamayacağını anlayınca cebinden bir kelepçe çıkarttı, kendi sağ bileğiyle Sevim'in sol ayak bileğini kelepçeledi. Kalçaları deri şaplakla dövülmekten kıpkırmızı olan kadıncağız ne olduğunu anlayamadan genç adam onu sırtüstü çevirdi. Arda heyecandan titriyor, kesik kesik nefes alıyordu. Sol eliyle kadının altındaki siyah saten tangayı sıyırdı, sağ elini de kadının sol omzuna götürdü. Sevim'in, efendisinin sağ bileğine kelepçelenmiş olan, sol ayağı omuz hizasına kadar kalkınca kadının kasıkları ardına kadar Arda'nın arzularına açılmış oldu. Genç adam kölesinin içine girdi. Sevim sımsıkı bağlı, ağzı tıkalı bacakları da ardına kadar açılmış bir şekilde sahibini içine aldı. Sertti, ama canı çok yanmadı. Zaten Arda da heyecandan hemen boşalıverdi kölesinin içine.

   Arda sağ bileği ile Sevim'in sol ayak bileğini kenetleyen kelepçeyi çözüp çıkarttı ve ayağa kalktı. Ardından kölesini de tasmasından çekip ayağa kaldırdı, kadının külodunu kalçalarına geri çekti, "Bacaklarını arala ve başını eğ!" diye buyurdu. Sevim'in direnci kırılmıştı, itaat etti; yüksek topukluların üzerinde dengede durması zorlaştığından bacaklarını çok açamadı ve ancak boynundaki kalın tasmanın izin verdiği kadar başını eğebildi. Arda iki eliyle saten korsenin üzerinden Sevim'in memelerini avuçladı ve sıkıca tuttu. Gerçekten de iri ve olgun memeleri vardı kadının. "Burada bekle" dedi Arda ve içeri gitti. Döndüğünde elinde içi bal dolu bir cam kavanoz vardı. Masanın üzerinden siyah renkli deriden bir göz bandı ve bir kırbaç alıp kadının karşısına geçti tekrar. Çaresiz kadın korkmuştu. Genç adam deri bandı kölesinin başına geçirdi. Sevim sessizce ağlamaya başladı tekrar. Kalçaları hâlâ yanıyordu. Ağladıkça rimelleri gözlerini örten bandın altından akmaya başladı. Çok tahrik edici bir görüntüydü bu. Ağzını tıkayan topa rağmen bir şeyler söylemeye çalışıyordu ancak anlaşılmıyordu. "Şşş" dedi Arda, "Uslu bir kız ol ve itaat et", sonra iki eliyle kadının korsesine asıldı ve tek hamlede aşağı sıyırdı. Sevim'in serbest kalan memeleri bir anda fırladı. Arda kölesinin memelerini avuçladı tekrar, çok haz verici bir duyguydu bu onun için; esir aldığı kadının kolları arkasında deri kayışlarla sımsıkı bağlanmıştı, çıplak memeleri tamamen savunmasızdı. Arda kavanozu açtı ve kadının meme uçlarına ve çevresine bolca bal döktü. Sevim ne olduğunu tam anlayamadan sağ memesine iştahla yapışan Arda'nın ağzını hissetti. Genç adam dakikalarca kölesinin memelerini bu şekilde emdi, öptü, yaladı. Ara ara kavanozdan biraz daha bal döküyor, daha sürdüğü bal aşağı akmadan kadının meme uçlarına yapışıyordu. Arda en sonunda başını kadının göğüslerinden kaldırabildi; Sevim'in meme uçları iri birer fındık büyüklüğüne gelmişlerdi ve çok serttiler. Genç adam parmaklarıyla biraz sıkıştırdı, kadının iniltilerinden yeterli hassasiyete eriştikleri kanaatine vardı. Eline kırbacını aldı ve "Başlıyoruz tatlı şey" dedi ŞAK! Kırbaç Sevim'in tam sağ meme ucunda şakladı. Kadın acıdan sıçradı, kaçışmaya çalıştı. Arda hemen tasmasından tuttu kölesini. Bir darbe de sol meme ucuna indi. Genç adam elindeki kırbaçla seri bir şekilde kadınının iki meme ucunu da tam isabetle dövmeye başladı. "Sen ne tatlı bir şeymişsin küçüğüm" dedi arzu dolu bir sesle fısıldayarak, "Bu memecikler neden bu zamana kadar hiç kamçılanmadı?" Arda tekrar istekle dolmuştu, Kırbaçlamaya ara vererek masasının üzerinden kırmızı renkli büyük bir vibratör aldı. Sevim o sırada kaçışmak için hamle yapmıştı ancak gözleri bağlıydı ve o topuklularla koşması imkansızdı. Arda kadının  jartiyerinin kopçalarını çözdü, saten külodu sıyırdı ve kadının ayak bileklerine kadar indirdi. Sevim yine tecavüze uğrayacağından emindi, Arda'yı kızdırmamak için bacaklarını araladı tekrar. Arda ise kadını kanepeye ittirdi. Dengesi bozulan köle sırtüstü kanepede buldu kendini. "Bacaklarını aç sevgilim" diye buyurdu Arda, "Kadınlığını terbiye etmem gerekiyor". Sevim efendisine itaat etti, bacaklarını ardına kadar açtı, bütün kadınlığıyla genç adama teslim olmaya hazırdı. Ancak sert plastik vajinasının dudaklarını zorlayınca tekrar çırpınmaya başladı. Arda diğer elindeki kırbaçla kadının bacaklarını ve kalçalarını dövdü sertçe. Eğer ağzındaki silikon top tarafından susturulmuş olmasaydı, Sevim attığı çığlıklarla bütün sokağı ayağa kaldırabilirdi kuşkusuz vibratörü içine alırken. Genç adam vibratörü çalıştırdı ve yavaşça kölesinin meme uçlarını ovalamaya başladı. Kadın iyice ıslanmıştı, inim inim inliyordu. Arda vibratörün hızını arttırıp biraz daha derine sokunca, kölesinin uysal iniltileri tekrar coşkulu ama boğuk çığlıklara dönüştü. Sevim deli gibi çırpınıyordu, öyle ki saçlarını bağlayan kurdela çözüldü, altın sarısı saçları fileden kurtuldular. Efendisi ipek kurdelayı bir hamlede çekip çıkardı ve saçlarını iyice açtı. Sevim iyice coşmuştu artık; yalnızca birkaç saat önce gerçek bir hanımefendi olarak girdiği bu evde vahşi bir dişiye dönüşmüştü, kolları sımsıkı bir şekilde deri kılıfın içinde bağlı olmasalar, önüne gelen her şeyi tırmalayabilirdi. Ağzındaki topun kenarlarından salyaları akıyordu, artık topu acısını bastırmak için değil, kadınlığını doyurmak için sıkıca ısırıyordu. Çırpındıkça saçları iyice dağıldı, incecik çorapları dizlerine kadar indi. Artık zamanı gelmişti, Arda da kölesine yardımcı oldu; Sevim'in meme uçlarını parmaklarıyla ovalamaya başladı. Kadın büyük bir istekle, çığlık çığlığa boşalmaya başladı.

Janset - Savaş

  Arda bitkindi. Genç kadın onu heyecanlandırmış ve boşaltmıştı. Neredeyse tükenmiş hissediyordu. Zorlukla yataktan kalktı. Janset ise kesik...